Bağırsaklarımızdaki mikroorganizmaların, bağışıklık sistemimizin kanserle mücadelesinde önemli bir rol oynadığı biliniyor. Son yapılan bir fare deneyi, lifli gıdaların zengin olduğu bir diyetin, bu faydaları ortaya çıkarmada anahtar olabileceğini gösteriyor.
Bağışıklık sistemi, vücudumuzun kansere karşı verdiği mücadelede kritik bir oyuncudur. Bu savunmanın ön saflarında, tümörlerin etrafında dolaşarak kanserli hücreleri yok eden CD8+ T hücreleri yer alır. Ancak, her savaştan sonra bu hücreler yıpranır ve tümörleri eskisi kadar etkili bir şekilde bulamaz hale gelir. Bu nedenle, bu hücrelere görevlerini tamamlamaları için gereken enerjiyi sağlayacak tedavilere büyük bir talep bulunmaktadır.
Yapılan bir çalışma, basit diyet değişikliklerinin, gastrointestinal sistemdeki mikrobiyal türlerin topluluğu olan bağırsak mikrobiyotasını etkileyerek bu önemli bağışıklık hücrelerini canlandırabileceğini ortaya koyuyor.
Üniversite araştırmacıları tarafından yürütülen bu çalışma, başlangıçta kanser üzerine odaklanmamıştı. Birkaç yıl önce başlayan bu araştırma, belirli bir sonuç beklenmeksizin genel bir keşif yolculuğu olarak başlamıştı.
Ekip, CD8+ T hücrelerinin vücudu nasıl savunduğunu geniş çapta inceliyordu. Bu araştırmaların bir kısmı, bağırsak mikrobiyotası olmayan genetik olarak değiştirilmiş fareler üzerinde yapıldı ve ekibin fark ettiği şey, bu kemirgenlere aktarılan T hücrelerinin birkaç hafta sonra ölmeye başladığıydı. Bunun üzerine, mikrobiyota tarafından T hücrelerinin gelişmesine yardımcı olabilecek bir faktör aramaya başladılar.
Yapılan bir araştırmada, bu faktörün bulunduğunu tespit ettiler. Diyet lifi bağırsağa ulaştığında, kolonlardaki bakteriler lifi fermente eder. Bu işlem, kısa zincirli yağ asitleri (SCFA) dahil olmak üzere farklı kimyasallar açığa çıkarır. Araştırmacılar, özellikle bir SCFA olan bütiratın, yıpranmış T hücrelerini yenilediğini gösterdi.
Başlangıçta sağlıklı, mikrobiyotası olmayan farelerde bu etkiyi gösteren araştırmacılar, yeni çalışmalarında bu fikri daha da ileriye taşıdılar. Bütiratın, deri kanseri melanomu olan farelerde T hücrelerini güçlendirip güçlendirmediğini test ettiler. Bu farelerin yarısına yüksek lifli bir diyet verildi. Bu diyet, bağırsak mikroplarının SCFA üretimini artırdı. Düşük lifli diyetle beslenen farelere kıyasla bu fareler daha uzun süre tümörsüz kaldılar ve genel olarak daha küçük tümörlere sahip oldular; yani yüksek lifli diyet grubunda kanser ilerlemesi daha yavaştı.
Başka bir deneyde, ekip T hücresi eksikliği olan fareler yetiştirerek aynı protokole tabi tuttu. Bu fareler arasında, yüksek lifli diyetin kanser sonuçlarında bir iyileşme sağlamadığı görüldü. Bu durum, lifin T hücreleri üzerindeki etkisinin kanser ilerlemesini yavaşlatan şey olduğunu düşündürdü.
Ekip, SCFA'ların farelerin T hücrelerini nasıl değiştirebileceğini inceledi. Daha fazla diyet lifi ile beslenen farelerde, melanomla savaşmaya özelleşmiş daha fazla T hücresi bulundu. Özellikle, bu hücreler tümöre ulaşmadan önce T hücrelerinin biriktiği bir ara durak olan tümör drenaj lenf nodunda görüldü.
En önemlisi, bu hücreler kanserle savaşma yeteneğini gösteren bir protein taşıyordu. Bu hücrelerin vücutta uzun süre kalabildiği ve iyi bir şekilde aktive olup farklı alt gruplara ayrılabildiği belirtildi.
Araştırmacıların bulguları, önceki çalışmalardan farklı olarak belirli bakteri türlerinin tıbbi değerine odaklanmadı. Analizlerde tek başına bir mikroorganizma değil, bir bütün olarak mikrobiyotanın katkı sağladığı görüldü. Önemli olanın, hangi bakterilerin bulunduğu değil, ne yaptıkları olduğu vurgulandı.
Bu bulgular, gelecekteki araştırmalar için zengin bir kaynak sunuyor. Araştırmacılar, ek diyet lifinin insan melanom hastalarına yardımcı olup olamayacağını ve bütiratın diğer T hücrelerinin de enerjisini geri kazanmasına yardımcı olup olamayacağını klinik çalışmalarla araştırmayı planlıyor.