Birden fazla yayın platformuna abone olmak günümüzün bir gerçeği haline gelirken, bu platformlardaki reklam sürelerinin giderek uzaması kullanıcıların canını sıkmaya başladı. Özellikle ülkemizde de popüler olan Prime Video gibi servislerde gözlemlenen bu artış, uygun fiyatlı veya reklamlı aboneliklerin değerini sorgulatıyor.
Son dönemde yapılan gözlemler, bazı büyük yayın platformlarında saatlik reklam süresinin yaklaşık 4 dakikadan 6 dakikaya çıktığını gösteriyor. Bu, reklam miktarında %50'ye varan bir artış anlamına geliyor. Karşılaştırma yapmak gerekirse, bazı diğer platformlarda bu sürenin 4-5 dakika civarında olduğu biliniyor.
Piyasaya ilk çıktıklarında veya reklamlı abonelik seçeneğini sunarken, birçok platform "sektördeki en hafif reklam yükünü" vaat ediyordu. Hatta bazı özel içeriklerde reklam gösterilmeyeceği belirtilmişti. Ancak görünen o ki, bu vaatler zamanla geçerliliğini yitiriyor ve prestijli yapımlarda bile reklam araları görmeye başladık.
Abonelik ücretlerinin genel olarak arttığı ve şifre paylaşımına yönelik kısıtlamaların yaygınlaştığı bir dönemde, reklamlı abonelikler daha uygun bir alternatif olarak görülüyordu. Ancak reklam sürelerinin bu denli uzaması, kullanıcıların 'Acaba verdiğim paraya değer mi?' sorusunu daha yüksek sesle sormasına yol açıyor. Saatlerce süren içeriklerdeki sık ve uzun reklam araları, izleme deneyimini olumsuz etkiliyor ve aboneliğin algılanan değerini düşürüyor.
Her ne kadar geleneksel televizyon yayınlarındaki saatlik reklam sürelerine (genellikle 13-16 dakika) kıyasla yayın platformları hala daha az reklam gösteriyor olsa da, reklam yükünü artırma eğilimi devam ediyor. Bu durum, kullanıcıların ödedikleri paranın karşılığında ne kadar kesintisiz bir deneyim bekleyebileceği konusunda yeni tartışmaları beraberinde getiriyor.
