Son yıllarda sağlık alanında sıkça duyduğumuz "bağırsak mikrobiyotası" terimi, içimizdeki trilyonlarca mikrobun sağlığımız için ne kadar önemli olduğunu gösteren bol miktarda araştırmayla giderek daha popüler hale geldi. Ancak pek çoğumuzun farkında olmadığı bir gerçek var: Mikrobiyota yalnızca bakterilerden oluşmuyor. Aynı zamanda mantarlar gibi başka mikroorganizmalar da barındırıyor. Mikrobiyotanın mantar bileşeni "mikobiyota" olarak adlandırılıyor.
Mikobiyota, bakteriyel karşılığı kadar detaylı incelenmemiş olsa da, yapılan güncel araştırmalar beslenmeye duyarlı olduğunu ve sağlığımızı etkileyebileceğini gösteriyor.
En çok incelenen mikobiyota türü, bağırsaklarımızda bulunanıdır. Bu alan, birçok farklı mantar türünden oluşur. Özellikle Batı toplumlarında en sık rastlanan mantar türleri, Candida ailesine aittir. Candida bir tür mayadır. Çoğumuzda, mikobiyotadaki Candida popülasyonu bağışıklık sistemimiz ve bağırsak bakterilerimiz tarafından dengede tutulur. Ancak bunlardan herhangi birindeki değişiklikler, mikobiyotadaki Candida popülasyonunun artmasına neden olabilir. Bu durum sorun yaratabilir, çünkü bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde Candida hayatı tehdit eden enfeksiyonlara yol açabilir.
Örneğin, yapılan bir araştırmada antibiyotik tedavisi alan hastanelerdeki hastaların Candida enfeksiyonları geliştirme olasılığının daha yüksek olduğu bulundu. Bunun kısmi açıklaması, bağırsaklardaki Candida ile rekabet eden belirli bakteri türlerini yok eden antibiyotiklerin etkisidir. Antibiyotiklerin ayrıca doğrudan bağışıklık hücrelerimizi ve mantar enfeksiyonlarıyla nasıl savaştıklarını değiştirebildiği de görülmüştür.
Bir diğer çalışma ise kanser hastalarının mikobiyotası üzerinde yapıldı. Bu çalışma, ciddi Candida enfeksiyonları geliştiren hastaların, enfeksiyon başlamadan hemen önce mikobiyotlarında mantarın aşırı çoğaldığını ortaya koydu. Kemoterapinin bağışıklık sistemi üzerindeki yıpratıcı etkileriyle birleştiğinde, bu durum hastaların enfeksiyonla savaşmasını daha da zorlaştırdı.
Mikobiyotadaki Candida dengesizliği, başka hastalıklarla da ilişkilendirilmiştir. Örneğin, kritik derecede hasta olan hastalarda Candida seviyelerinin yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Bu durum, bağırsaklardaki aşırı Candida miktarının kötü sağlığın bir işareti olabileceğini düşündürmektedir.
Mantar mikobiyotasındaki değişiklikler, inflamatuar bağırsak hastalığı dahil olmak üzere çeşitli bağırsak hastalıklarıyla da bağlantılı bulunmuştur. Crohn hastalığı üzerine yapılan araştırmalar da hastaların Candida aşırı çoğalması yaşadığını göstermiştir. Bu mantarlar, bağırsak astarını tahriş eden toksinler de üretirler ve bu durum, Crohn hastalarının yaşadığı bazı semptomları potansiyel olarak açıklayabilir.
Bağırsaklardaki yüksek Candida seviyeleri, bağışıklık hücrelerini de aktive ederek daha inflamatuar hale getirebilir. Bu durum, şiddetli COVID-19 hastalarında da görülmüştür.
Vücuttaki Diğer Mikobiyotlar
Mikobiyota sadece bağırsaklarımızda bulunmaz. Cilt üzerinde de bir mikobiyota bulunur. Hatta parmaklarımız arasındaki cilt, diğer cilt mikobiyotasına göre daha fazla sayıda mantar türü barındırır.
Cilt mikobiyotasına genellikle Malassezia adı verilen bir mantar hakimdir. Bu maya, cildin yüzeyinde büyümeye adapte olmuştur.
Malassezia, cildin katmanları arasında bulunan bağışıklık hücrelerini aktive edebilir. Bu durum, sedef hastalığı ve egzama gibi cilt rahatsızlıklarıyla ilişkili iltihaplanmaya yol açabilir. Candida auris de endişe kaynağıdır. Bu mantar birçok antifungal ilaca dirençlidir, bu yüzden cilt yüzeyinde çoğalması sorun teşkil edebilir. Hastanelerde veya acil servislerde, özellikle bağışıklık sistemi sorunları olan hastalar için tehlikeli olabilir.
Kadınlarda vajinada da bir mikobiyota bulunur. Buradaki bakteriyel topluluklarla olan dengesi, vajinal sağlık için önemli bir belirleyici olabilir. Küresel olarak en sık görülen mantar enfeksiyonlarından biri vajinal kandidiyazis (pamukçuk) olarak bilinir. Yoğun kaşıntı, ağrı ve şişlik gibi belirtilere neden olabilir. Birçok yetişkin kadın hayatında en az bir kez pamukçuk enfeksiyonu yaşar. Pamukçuk kaynağı, Candida ailesinden başka bir mantardır: Candida albicans. Bu, vajinal mikobiyotanın yaygın bir üyesidir.
Vajinanın mikrobiyotası normalde Lactobacillus bakterileri tarafından domine edilir ve bu bakteriler Candida popülasyonlarını kontrol altında tutmaya yardımcı olur. Ancak bakteriler ve mantarlar arasındaki denge bozulursa (örneğin antibiyotikler nedeniyle), mantar vajina içinde aşırı çoğalabilir veya inflamatuar moleküller üretebilir. Bu inflamatuar yanıt, kızarıklık ve kaşıntı gibi yaygın pamukçuk belirtilerinden sorumludur. Probiyotikler, vajinal mantar enfeksiyonlarını önlemek için mantarlar ve bakteriler arasındaki dengeyi yeniden sağlamaya yardımcı olabilir; ancak bu konuda bugüne kadar sınırlı başarı elde edilmiştir. İnflamatuar molekülleri hedef alan bazı yeni tedaviler, hayvan modellerinde ve az sayıda kadında umut vaat etmiştir.
Akciğerlerde ve anne sütünde de bir mikobiyota olabileceğine dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Tartışmalı olarak, bazıları beyinde de az miktarda mantar hücresi olabileceğini ve bu mantar hücrelerinin Parkinson ve Alzheimer gibi nörodejeneratif bozukluklarla ilişkili olabileceğini öne sürmektedir. Otopsi çalışmaları, beyin rahatsızlıklarından ölen kişilerin beyinlerinde mantar varlığına dair kanıtlar bulmuştur, ancak bu, mantarın hastalığa neden olduğunu veya yaşamları boyunca orada olduğunu kanıtlamaz. Farelerde yapılan deneysel çalışmalar da az miktarda mantar hücresinin beyinde uzun süre kalabildiğini ve bu mantar hücrelerinin varlığının hafıza fonksiyonunun azalmasıyla ilişkili olduğunu göstermiştir. Sinekler üzerindeki deneyler de mantarların beyne ulaşıp fonksiyonları etkileyebileceğini göstermiştir. Bu, az miktarda mantarın beyne girip uzun vadede kalabileceğini gösteren mevcut en iyi kanıttır. Bunun insanlarda olup olmadığı ve gerçek bir mikobiyota olarak kabul edilip edilmeyeceği ise henüz kanıtlanmamıştır.
Mikobiyota hakkında hala pek çok bilinmeyen var. Ancak bu alandaki araştırmalar devam ettikçe, mikobiyotanın sağlığımızdaki önemini ve onu nasıl besleyip bakımını yapabileceğimizi daha iyi anlayabiliriz.