Yeni bir araştırma, konuksever olmayan komşumuz Venüs gezegeninin, sandığımızdan daha fazla Dünya'ya benzediğini ve hala jeolojik olarak aktif olduğunu gösteriyor.
Onlarca yıl önce toplanan arşiv verilerine yapılan yeni bir derinlemesine inceleme, Venüs'ün yüzeyini deforme eden ve kabuğunu geri dönüştüren, devam eden tektonik benzeri süreçlere sahip olduğunu öne sürüyor. Eğer bu doğruysa, Venüs yüzeyindeki büyük, yuvarlak ve taç benzeri yapılar olan 'koronalar', gezegenin iç süreçlerini anlamanın anahtarı olabilir.
Dünya'da bugün korona benzeri yapılar bulunmuyor; ancak gezegenimiz gençken ve levha tektoniği henüz tam olarak kurulmamışken var olmuş olabilirler. Araştırmacılar, yerçekimi ve topografya verilerini birleştirerek, Venüs'ün yüzeyini şu anda şekillendiren olası yüzey altı süreçlerine dair yeni ve önemli bir içgörü sağladıklarını belirtiyor.
Venüs'te, Dünya'daki gibi parçalanmış levhalardan oluşan bir levha tektoniği sistemi yok. Dünya'da bu levhalar, canlı ve aktif bir jeoloji oluşturarak ısının kaçmasını sağlıyor ve kabuk materyalini geri dönüştürüyor.
Levha tektoniği olmasa bile, Venüs yüzeyi alttan yukarı doğru iten ve deformasyonlar yaratan içsel aktiviteye dair kanıtlarla dolu. Koronalar da bu tür oluşumlardan biri. Koronalar, etrafı yükseltilmiş bir halka (taç gibi) ve ortası çökmüş bir yapıdan oluşuyor, etrafına doğru eş merkezli kırıklar yayılıyor. Yüzlerce kilometre genişliğinde olabilirler.
Bilim insanları başlangıçta bu yapıların krater olduğunu düşünüyordu, ancak daha yakından yapılan analizler onların volkanik kökenli olduğunu ortaya koydu. Bunların, gezegenin içinden yükselen sıcak erimiş madde akımları (plümler) nedeniyle oluştuğu, bu akımların yüzeyi yukarı doğru iterek bir kubbe oluşturduğu, ardından plüm soğuduğunda kubbenin içe doğru çöktüğü ve erimiş maddenin çökmüş kubbenin kenarlarından sızarak halkayı oluşturduğu düşünülüyor.
Venüs'te levha tektoniği olmasa da, manto plümleri ile litosfer (gezegenin sert dış katmanı) arasındaki etkileşimler şeklinde tektonik aktivitenin var olduğu düşünülüyor. Araştırmacılar, bu etkileşimlerin koronaların altında meydana gelebileceğini düşündü.
Plümler yoluyla koronaların oluşumu için farklı senaryoları tanımlayan modeller geliştirdiler. Ardından bu modelleri, 1990'larda birkaç yıl boyunca Venüs yörüngesinde dönen ve onu inceleyen bir uzay aracının topladığı yerçekimi ve topografya gözlemleriyle karşılaştırdılar.
Topografya verilerini kullanarak 75 korona tespit ettiler ve altlarında neler olup bittiğini anlamak için yerçekimi verilerini kullandılar. Ekip, 75 koronadan 52'sinin altında, çevrelerindeki maddeden daha az yoğun, sıcak ve yüzer plümlerin bulunduğunu ve bunların muhtemelen tektonik süreçleri yönlendirdiğini buldu.
Dünya'da meydana gelen ve Venüs'teki koronaların altında da gerçekleşebilecek iki süreç var. Birincisi dalma-batma (subduction) benzeri bir süreç. Dünya'da bu, bir tektonik levhanın kenarının, bitişik levhanın kenarının altına doğru batmasıyla meydana gelir. Venüs'te biraz farklı görünebilir. Bir plüm yukarı doğru iterken, yüzey maddesini dışarı doğru yayılmaya zorlayabilir ve diğer yüzey maddeleriyle çarpışarak bir kısmının mantoya doğru itilmesine neden olabilir.
Diğer süreç ise litosferin damlaması (lithospheric dripping) olarak adlandırılan süreçtir. Litosferin alt kısmı alttan ısındıkça, erimeye başlayabilir ve daha soğuk ve yoğun damlalar oluşturarak gezegenin içine doğru düşebilir.
Elbette kesin olarak bilmiyoruz. Kavurucu yüzey sıcaklıkları, ezici atmosfer basıncı ve asit yağmuru gibi faktörler Venüs'ü keşif için oldukça zorlu bir gezegen haline getiriyor. Bununla birlikte, bilim insanlarına göre koronalar, özellikle kendi dünyamızla potansiyel paralellikleri nedeniyle gelecekteki araştırmalar için önemli bir odak noktası olmalı.
Koronaların Venüs'te bol miktarda bulunduğunu ve çok büyük yapılar olduğunu belirten araştırmacılar, yıllardır nasıl oluştuklarına dair farklı teoriler ortaya atıldığını ifade ediyor. Çalışmalarının en heyecan verici yanının, artık oluşumlarını yönlendiren büyük olasılıkla çeşitli ve devam eden aktif süreçlerin olduğunu söyleyebilmeleri olduğunu belirtiyorlar. Bu aynı süreçlerin Dünya'nın erken tarihinde de meydana gelmiş olabileceğine inanıyorlar.
Araştırma, saygın bir bilimsel dergide yayınlandı.