COVID-19 denince akla genellikle birkaç gün süren ateş, boğaz ağrısı veya öksürük gibi kısa süreli bir hastalık gelse de, pek çok kişi için hikaye burada bitmiyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından enfeksiyondan sonra en az üç ay süren belirtiler olarak tanımlanan uzun COVID, pandemi sürecinin kalıcı bir parçası haline geldi.
Yapılan birçok araştırma, uzun COVID'in yorgunluk, beyin sisi ve nefes darlığı gibi belirtilerini tanımlamaya odaklandı. Ancak bu belirtilerin günlük yaşam üzerindeki etkileri yeterince araştırılmamıştı. Yeni bir çalışma, uzun COVID'in sadece rahatsız edici veya zahmetli olmadığını, bireylerin günlük yaşamlarını derinden sınırlayabildiğini ve yapmak istediklerinden alıkoyabildiğini ortaya koyuyor.
Uzun COVID, COVID-19 geçiren kişilerin yaklaşık %6'sını etkiliyor ve 200'den fazla belirti kaydedilmiş durumda. Bazıları için birkaç ay sürerken, bazı "uzun dönem" hastalar için yıllarca devam edebiliyor. Sorunun boyutunu ölçmek zor, çünkü belirtiler kişiden kişiye değişiyor ve bu durum uzun COVID'in ne olduğu, neden kaynaklandığı ve hatta gerçek olup olmadığı konusunda tartışmalara yol açtı.
Ancak artan kanıtlar, uzun COVID'in çok gerçek ve ciddi olduğunu gösteriyor. Bilimsel çalışmalar, uzun COVID'in yaşam kalitesini kronik yorgunluk sendromu, inme, romatoid artrit ve Parkinson hastalığı gibi ciddi rahatsızlıklarla görülen seviyelere düşürdüğünü doğruluyor.
Araştırma Bulguları Neler Söylüyor?
Yapılan bir araştırmada, COVID-19'u Şubat 2020 ile Haziran 2022 tarihleri arasında geçirmiş ve büyük çoğunluğu 36-50 yaş aralığında olan 121 yetişkinle görüşüldü. Bu kişilerin çoğu hastaneye yatırılmamış ve hastalıklarını evde geçirmişti. Ancak aylar veya yıllar sonra bile, eskiden hafife aldıkları günlük aktivitelerde hala zorluklar yaşadıkları belirlendi.
Etkiyi anlamak için, sağlık araştırmalarında yaygın olarak kullanılan ve engellilik ile yaşam kalitesini ölçen iki anket uygulandı. Bu anketler, taramalar veya kan testlerinden farklı olarak, belirtilerin günlük yaşam için ne anlama geldiğini gösteriyor.
Sonuçlar dikkat çekiciydi. Uzun COVID'li bireyler, Avustralya genel nüfusunun %98'inden daha kötü engellilik oranları bildirdiler. Uzun COVID'li kişilerin %86'sı ciddi engellilik eşiğini karşılarken, bu oran genel Avustralya nüfusunda %9 olarak belirlendi. Ortalama olarak, bireylerin ayda yaklaşık 27 gün boyunca günlük aktivitelerde sorun yaşadığı ve yaklaşık 18 gün boyunca işlevsel olamadığı görüldü.
Yemek yeme veya giyinme gibi temel görevler daha az etkilenirken, ev işleri ve sosyalleşme gibi daha karmaşık alanlar ciddi şekilde etkilendi. İnsanlar genellikle temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlardı, ancak evlerine, iş yerlerine ve topluluklarına katkıda bulunma yetenekleri sınırlıydı. Enerji seviyeleri ve sosyal yaşam, yorgunluk ve beyin sisinin aktiviteleri, ilişkileri ve toplumsal bağları nasıl etkilediğini yansıtarak en çok etkilenen alanlardı. Ortalama olarak, genel yaşam kalitesi puanları genel nüfusa göre %23 daha düşüktü.
Çıkarımlar ve Gelecek Adımlar
Uluslararası araştırmalar da benzer sonuçlar gösteriyor. 13 ülkeyi kapsayan bir çalışma, benzer engellilik seviyeleri tespit etti ve kadınların erkeklerden daha yüksek engellilik puanlarına sahip olduğunu ortaya koydu. Uzun COVID engelliliğinin çok yönlü olması ve zamanla değişebilmesi, kronik durumlar için geleneksel sağlık hizmeti sunma biçimlerine uymadığını gösteriyor.
Araştırmanın bir diğer önemli bulgusu, bireylerin kendi bildirdiği sonuçların öneminin vurgulanması. Uzun COVID'in kesin bir tanı testi bulunmuyor ve kişiler sıklıkla sağlık profesyonellerinin belirtilerine ve etkilerine şüpheyle yaklaştığını bildiriyor. Oysa bu çalışma, kişilerin kendi iyileşme değerlendirmelerinin engelliliklerini ve yaşam kalitelerini güçlü bir şekilde tahmin ettiğini gösterdi. Bu, kişisel bildirimlerin sadece "hikayeler" olmadığını, geçerli ve güvenilir sağlık göstergeleri olduğunu ortaya koyuyor.
Örneğin, yorgunluk sadece uykusuzluk değil; araba kullanırken konsantrasyon kaybı, hobilerden vazgeçme veya sevdikleri arkadaşlıklardan uzaklaşma anlamına gelebilir. Uzun COVID, geleceği sekteye uğratıyor, bağları koparıyor ve aileleri, iş yerlerini ve toplulukları etkileyen günlük mücadeleler yaratıyor.
2023'teki parlamenter uzun COVID soruşturmasına sunulan kanıtlar, yüz binlerce kişinin uzun COVID ile yaşadığını tahmin ediyor. Dezavantajlı toplulukların, uzun COVID'in zincirleme etkilerinden daha fazla etkilenme olasılığının yüksek olması, bu durumun göz ardı edilmesinin eşitsizliği derinleştireceği ve etkisini daha da kötüleştireceği riskini taşıyor.
Deneyimlere dayalı hizmetler oluşturarak, sadece sağlığı değil, aynı zamanda uzun COVID'li bireylerin onurunu ve günlük yaşama katılımını yeniden tesis etmeye doğru ilerleyebiliriz. Temel tıbbi bakımın ötesine geçen rehabilitasyon ve destek hizmetlerine ihtiyacımız var. Bireylerin aşırı çaba göstermeyerek enerjilerini korumaları gibi "pacing" (hız ayarlama) ile yorgunluğu yönetmelerine destek olunmalı. İş yerleri, çalışma saatlerini azaltarak, iş taleplerini yeniden tasarlayarak ve esnek izinler sunarak uzun COVID'li bireylere uyum sağlamalıdır. Ayrıca bireylerin sosyal bağlarını yeniden inşa etmelerine de destek olunması gerekiyor. Tüm bunlar, uzun COVID'li kişilerin düşünceli bir şekilde değerlendirilmesini ve tedavi edilmesini gerektiriyor. Hastaları dinlemek ve deneyimlerine değer vermek kritik bir ilk adımdır.