Uzay Trafiğinin “Ortağı”: Türkiye’den Bakışla Savunma Sanayii ve Yapay Zeka

ABD ordusunun uzaydaki yaklaşık 50.000 insan yapımı nesneyi izlemekle görevli biriminin eski komutanı Albay Raj Agrawal ile yapılan bir görüşme, uzaydaki askeri faaliyetler ve teknolojinin geleceği hakkında önemli bilgiler sundu. Agrawal, iki yıl boyunca görev yaptığı birimde, başta Çin ve Rusya olmak üzere diğer ülkelerin uydularının barışçıl mı yoksa ABD kuvvetlerine karşı bir tehdit mi oluşturduğunu belirlemekle sorumlu ekipleri yönetti.
Bu görevin önemi, Uzay Kuvvetleri'nin uzayda savaşma olasılığına hazırlanmasıyla birlikte artıyor. Agrawal'ın görev süresi boyunca komuta ettiği birim, yörüngedeki güvenlik açıklarını belirlemek ve zayıflıkları gidermek için yer ve uzay tabanlı sensör ağlarından gelen verileri toplama ve analiz etme görevini üstlendi. Bu süreç, radarlar ve teleskoplar kullanmayı, istihbarat bilgilerini analiz etmeyi ve askeri komutanlara 'savaş hazırlığı durumu' sunmak için uzayın coğrafi yapısını haritalamayı içeriyor.
Agrawal'ın kariyer yolculuğu da dikkat çekici. Sekiz yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Hava Kuvvetleri'ne katılan Agrawal, başlangıçta müzik alanına yönelse de subaylık eğitimine başvurarak farklı bir kariyere adım atmış. 11 Eylül saldırılarının ardından güvenlik soruşturmasında yaşanan gecikmeler nedeniyle hava kuvvetleri onu uzay operasyonları alanına yönlendirmiş. Uzay Durum Farkındalığı (SSA) konusunda eğitmenlik yaptıktan sonra Ulusal Keşif Ofisi'nde görev almış ve 2019'da ABD Uzay Kuvvetleri'nin kuruluşunda bütçe hazırlama ekibini yönetmiş.
Uzay Kuvvetleri'nin kurulmasıyla birlikte, yörüngedeki nesnelerin takibi ve analizi de önemli ölçüde değişti. Eskiden sadece nesnelerin konumunu ve hareketini takip etmek yeterliyken, günümüzde bu nesnelerin niyetini ve potansiyel tehditlerini anlamak da kritik hale geldi. Bu yeni durum, uzaydaki askeri stratejilerin ve teknolojilerin geliştirilmesini zorunlu kılıyor.
Agrawal, 'Uzay Alan Farkındalığı' (SDA) kavramının, ABD Uzay Kuvvetleri'nin operasyonel sonuçlara odaklanmasını sağladığını belirtiyor. SDA, sadece nesnelerin nerede olduğunu bilmekle kalmayıp, aynı zamanda bu nesnelerin askeri hedeflere ulaşmada nasıl kullanılabileceğini de anlamayı amaçlıyor. Bu kapsamda, 'tespit, karakterize etme, ilişkilendirme, tahmin etme' ve son olarak 'hedef alma' gibi adımlar önem kazanıyor.
Özellikle Çin ve Rusya'nın uzaydaki faaliyetleri, ABD için önemli bir inceleme konusu. Agrawal, bilimsel amaçlı olduğu iddia edilen bazı uyduların, dostane olmayan yetenekler sergilediğini ve 'uzayda köşe kapmaca' gibi davranışlar sergilediğini belirtiyor. Bu tür davranışlar, uzayın güvenliği ve istikrarı açısından endişe verici olarak değerlendiriliyor.
Türkiye'deki teknoloji ve bilim meraklıları için bu gelişmeler, uzay teknolojilerinin savunma sanayii ve hatta yapay zeka alanındaki ilerlemeleriyle ne kadar iç içe geçtiğini gösteriyor. Uzaydaki nesnelerin davranışlarını analiz etmek ve potansiyel tehditleri öngörmek için gelişmiş algoritmalar ve yapay zeka sistemleri kullanılıyor. Bu durum, gelecekte uzaydaki hakimiyet mücadelesinin sadece fiziksel değil, aynı zamanda teknolojik ve istihbarat odaklı bir savaş olacağını gösteriyor. Özellikle uydu çarpışmalarını önleme ve uzaydaki kirliliği azaltma gibi konularda uluslararası işbirliği ve şeffaflık büyük önem taşıyor. Ancak, bazı ülkelerin bu konudaki isteksizliği, uzayın güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılması önünde engel teşkil ediyor.