Bilim insanları, Uranüs'ün Güneş'ten aldığı ısıdan daha fazlasını, yani kendi iç ısısını yaydığını keşfetti. Bu bulgu, yaklaşık kırk yıl önce NASA'nın Voyager 2 sondasının uzak gaz devine ilişkin gözlemleriyle çelişiyor.
Houston Üniversitesi'nden Xinyue Yang liderliğindeki bir ekip, yıllarca süren uydu verilerini ve bilgisayar modellerini inceleyerek Uranüs'ün Güneş'ten aldığı ısıdan yüzde 12.5 daha fazla iç ısı yaydığını ortaya koydu. Ancak bu miktar, Jüpiter, Satürn ve Neptün gibi diğer dış gezegenlerin Güneş'ten aldıklarından %100 daha fazla ısı yaymasına kıyasla oldukça düşük.
Araştırmacılar, Uranüs'ün bu iç ısısının, gezegenin sıra dışı ve eğik yapısının kökenlerini aydınlatmaya yardımcı olabileceğini belirtiyor. Araştırmanın önemli bir parçası olan bu bulgunun, Uranüs'ün oluşumunu ve zaman içindeki değişimini anlamamıza katkı sağlayacağı ifade ediliyor.
1986 yılında ikonik Voyager 2 sondası, Güneş Sistemi'nden ayrılırken Uranüs'ün yakınından geçmişti. O dönemdeki gözlemler, Uranüs'ün belirgin bir iç ısı yaymadığı yönündeydi. Ancak yapılan yeni analizler, Voyager 2'nin bu gezegeni ziyaret ettiği sırada yaşanan güneşsel bir fırtınanın verileri etkilemiş olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor.
Geniş bir arşiv verisi setini yeniden değerlendiren ve bunu bilgisayar modelleriyle birleştiren araştırmacılar, Uranüs'ün yaydığı iç ısının, daha önce bilinen gezegenin iç yapısı veya evrimsel tarihi hakkında tamamen farklı bir bakış açısı sunabileceğini düşünüyor. Yaklaşık 4.5 milyar yıl önce Güneş Sistemi'nin geri kalanıyla birlikte oluştuğu düşünülen Uranüs'ün, ilk oluşumunda Güneş'e daha yakın olup daha sonra dış Güneş Sistemi'ne taşındığına dair mevcut teoriler, bu yeni bulgularla yeniden sorgulanıyor.
Araştırmacılar, bu yeni çalışmanın Uranüs'ü ve diğer dev gezegenleri daha iyi anlamamıza yardımcı olduğunu vurguluyor. Elde edilen bu yeni içsel süreç bilgisi, gezegen keşif görevlerinin planlanmasına da ışık tutabilir.
2022 yılında Ulusal Bilimler Akademisi, önümüzdeki on yılın en yüksek öncelikli gezegen bilimleri görevlerinden biri olarak Uranüs Keşif ve İniş Aracı (Uranus Orbiter and Probe - UOP) olarak bilinen bir görev konseptini belirlemişti. Ancak böylesine iddialı ve maliyetli bir görevin hayata geçirilmesinin zorlukları olduğu da biliniyordu.
Gezegen bilimci Leigh Fletcher'ın da belirttiği gibi, bu tür görevlerin kağıttan fırlatma rampasına kadar uzanan süreçte siyasi, finansal ve teknik birçok engeli aşması gerekiyor ve bu konuda kaybedilecek zaman yok.
Yeni araştırmaların böylesine bir görev için desteği artırıp artırmayacağı henüz belirsiz olsa da, bilim insanları bu yeni sonuçları kendi başlarına bile çığır açıcı olarak nitelendiriyor. Araştırma ekibinden Liming Li, Uranüs'ün iç ısısının incelenmesinin sadece bu uzak ve buzlu dünyayı daha iyi anlamamıza yardımcı olmakla kalmayıp, aynı zamanda Dünya'daki benzer süreçleri, örneğin iklim değişikliklerini anlamak için de faydalı bilgiler sunacağını belirtiyor.
Li'nin de ifade ettiği gibi, Uranüs'ün ısıyı nasıl depolayıp kaybettiğini ortaya çıkarmak, gezegen atmosferlerini, hava sistemlerini ve iklim sistemlerini şekillendiren temel süreçler hakkında değerli bilgiler edinmemizi sağlıyor. Bu bulgular, Dünya'nın atmosferik sistemi ve iklim değişikliğiyle ilgili zorluklar hakkındaki bakış açımızı genişletiyor.
Uranüs'ün iç ısısı üzerine yapılan çalışma, Geophysical Research Letters dergisinde yayımlandı.