Antik Mısır'ın gizemli firavunu Tutankhamun'un mezarını açmaya cüret edenlerin ölümüne neden olduğu iddia edilen bir küf türü, aslında umut vaat eden bir sırrı barındırıyor olabilir.
Bu tür, bilimsel adıyla Aspergillus flavus, sanıldığı gibi bir firavun laneti değil, aksine tıp dünyası için büyük bir lütuf olabilir.
Yapılan yeni bir araştırmaya göre, moleküler mühendisler, bu özel mantar türünün kanserle savaşan bileşikler içerdiğini keşfetti.
Laboratuvar ortamında, mantarın doğal ürünleri insan lösemi kanser hücreleriyle karıştırıldığında güçlü etkiler gösterdi. Hatta bu bileşikler üzerinde yapılan bazı değişikliklerle, bazı kemoterapi ilaçları kadar etkili sonuçlar alındı.
Bu bileşikler, kısaca RiPPs (ribozomal olarak sentezlenen ve post-translasyonel olarak modifiye edilmiş peptitler) olarak adlandırılıyor ve bitkiler ile bakteriler de dahil olmak üzere birçok farklı organizma tarafından üretiliyor.
Son yıllarda, bitkilerden elde edilen RiPPs'ler bazı kanser türleriyle mücadelede büyük potansiyel gösterdi. Ancak mantarlardan elde edilen RiPPs'ler bu kadar iyi araştırılmamış ve benzersiz yapıları nedeniyle yanlış tanımlanabilmekteydi.
Araştırmanın başındaki biomoleküler mühendislerden biri, "Çok azı bulunmuş olsa da, neredeyse hepsinin güçlü bir biyoaktivitesi var. Burası keşfedilmemiş, muazzam bir potansiyel barındıran bir alan," ifadelerini kullandı.
A. flavus dünya genelinde çürümüş organik maddelerde bulunur ve sarı-yeşil sporları hem bitkileri hem de memelilerin akciğerlerini enfekte edebilir. İnsanlarda aspergilloz enfeksiyonu, tedavi edilmediği takdirde ölümcül olabilecek kronik akciğer rahatsızlıklarına yol açabilir.
1973 yılında, bir Polonya Kralı'nın mezarını açan bazı bilim insanları erken yaşta hayatlarını kaybetti. Dönemin bir mikrobiyoloğu, mezarda A. flavus varlığına dair kanıtlar buldu ve bu durum, araştırmacıların ölüm nedeninin bu mantar olduğu varsayımına yol açtı.
Bu mantık daha sonra, 20. yüzyılın başlarında Mısır firavunu Tutankhamun'un mezarının açılışına katılan işçilerin ve bir kontun esrarengiz ölümlerine de uyarlandı. Bilindiği üzere, bu kişiler günler (işçiler için ise yıllar) sonra hastalıktan hayatlarını kaybetmişlerdi.
Aspergillus'un bu ölümlerdeki rolü her ne kadar hayal gücünü beslemiş olsa da, tarihteki bu şöhreti mantara modern çağda bilimsel ilgi çekmesini sağladı.
A. flavus'un antikanser aktivitesiyle bağlantısını kuran diğer çalışmalardan ilham alan araştırmacılar, bir düzineden fazla farklı Aspergillus türünü RiPPs varlığı açısından taradı.
Metabolik ve genetik teknikler kullanarak, benzer, karmaşık yapılara sahip dört farklı saflaştırılmış bileşiğe odaklandılar. Bu bileşiklere asperigimisin adı verildi.
Laboratuvar deneylerinde, dört asperigimisinden ikisi lösemi hücrelerine karşı yüksek etki gösterirken, meme, karaciğer veya akciğer kanseri hücreleri üzerinde herhangi bir etki görülmedi.
Araştırmacılar bir RiPP'i modifiye edip yağlı bir molekül (bir lipit) eklediklerinde, bileşik birkaç farklı lösemi hücre hattı ve bir meme kanseri hücre hattı üzerinde artırılmış antikanser aktivitesi gösterdi.
Hatta, bu değiştirilmiş RiPP, lösemi için onaylanmış iki kemoterapi ilacı kadar başarılı sonuçlar verdi.
Araştırmacılar, bu lipit ikamesinin, belirli bir genin ilacın kanser hücrelerine daha iyi nüfuz etmesini ve içinde kalmasını nasıl sağladığını, böylece çoğalmayı bozduğunu düşünüyor.
Bir araştırmacı, "Lipitlerin bu genin kimyasalları hücrelere nasıl taşıdığını etkileyebileceğini bilmek, bize ilaç geliştirmek için başka bir araç sağlıyor," yorumunu yaptı.
Mantarların yaklaşık bir asır önce bize penisilini vermesinden sonra, bu ilginç yaşam formları bizi bir başka potansiyel ilerlemeye doğru yönlendiriyor.
Araştırmanın sonuçları saygın bir bilimsel dergide yayımlandı.