Günümüzde 'tükenmişlik' denince aklımıza ilk gelen genellikle uzun çalışma saatleri, işin getirdiği stres ve iş yerindeki ilişkilerdir. Ancak yeni ve şaşırtıcı bir araştırma, tükenmişlik yaşayan kişilerin yalnızca az bir kısmının belirtilerinin ana sebebinin iş olduğunu düşündüğünü ortaya koyuyor.
Norveç merkezli bir araştırma ekibi tarafından yürütülen bu çalışma, insanların nasıl tükenmişlik yaşadığı ve buna karşı nasıl korunabileceğimiz konusundaki geleneksel düşünceyi sorgulatabilir.
Araştırmaya katılan kişilerin %30'dan daha azı, tükenmişlik hissetmelerinin temel nedenini işlerine bağladı.
Araştırmacılar, tükenmişliğin arkasında genellikle yalnızca iş yerinde yaşananların değil, günlük yaşamdaki çok daha geniş bir yelpazede faktörlerin ve baskıların yattığını öne sürüyor.
Araştırmacılar, tükenmişlik yaşayan kişilerin günlük hayatlarında stres yaşadığını ve bunun bir tür 'yaşam depresyonu' veya 'depresif stres' olarak adlandırılabilecek bir duruma yol açtığını belirtiyor.
Çalışma, Norveç'teki 813 çalışanı kapsıyor. Katılımcıların bir kısmı daha önce tükenmişlik hissi yaşadığını bildirmişti. Bilim insanları, katılımcıların tükenmişlik, yorgunluk ve spesifik olmayan psikolojik sıkıntıya katkıda bulunduğunu algıladıkları faktörleri karşılaştırdı.
Araştırmada, tükenmişliğin iş değişkenleriyle en güçlü bağlantıyı gösterdiği görüldü. Ancak iş güvencesi ve meslektaş desteği gibi bazı işe bağlı faktörlerin, tükenmişlikten ziyade genel psikolojik stresle daha yakından ilişkili olduğu verilerle ortaya konuldu.
Şaşırtıcı bir şekilde, tükenmişlik belirtileri gösteren katılımcıların sadece %27.7'si, tükenmişlik hissetmelerinin ana nedeninin iş olduğunu söyledi.
Bu çalışma, tükenmişlik yaşayan kişilerin çoğunluğunun asıl nedenin iş olmadığını belirttiği tek araştırma değil. Araştırmacılar, tükenmişliğin ve tetikleyicilerinin herkes için farklı şekillerde işleyebileceğini vurguluyor.
Araştırmacılara göre, daha endişeli bir kişiliğe sahip bireylerde, endişeler ve stres çok fazla enerji tüketebilir; bu durumun mutlaka sadece işleriyle ilgili olması gerekmez. Araştırmacılar, bu konuda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini ve özellikle kişiliğin etkisinin incelenmesinin önemli olduğunu belirtiyorlar. Sürekli olarak ters gidebilecek şeyler hakkında endişelenmenin yorucu olduğunu ekliyorlar.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), tükenmişliği üç boyutu olan 'kronik iş yeri stresi' olarak tanımlar: tükenme veya enerji eksikliği, işe karşı artan mesafe veya olumsuzluk, ve daha az profesyonel davranış. Tükenmişlik terimi ilk kez kullanıldığında da aslında iş odaklı tanımlar hakimdi ve başlangıçta bakıcı mesleklerdeki insanlar için kullanılıyordu, daha sonra her türlü işi kapsayacak şekilde genişletildi.
Bu son çalışmanın araştırmacıları, bu tanımların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini öne sürüyor. Bunun sadece tükenmişliği ve belirtilerini daha iyi tanımak için değil, aynı zamanda bununla başa çıkma yöntemlerini de iyileştirmek için önemli olduğunu belirtiyorlar. Tükenmişlik başlangıçta iş ile çok az ilgiliyse, sadece iş ortamına odaklanmak pek bir fark yaratmayacaktır.
Tükenmişlik, fiziksel ve zihinsel sağlığı pek çok farklı şekilde olumsuz etkileyebilir ve bazı durumlarda elbette işten kaynaklanabilir. Ancak araştırmacılara göre aile, sağlık veya finansal sorunlar gibi başka faktörler de tükenmişliğe yol açabilir.
Araştırmacılar, iş yerinde tükenmişlik riskini en aza indirmek için iş güvencesi, meslektaş desteği, kendini yönetme becerisi ve eğer şanslıysanız sevdiğiniz bir işte kariyer yapmayı öneriyor.
Araştırmacılar, herkesin işini sevecek kadar şanslı olmadığını ve bunun sonucunda iş yerinde daha fazla strese tolerans gösterme kapasitesine sahip olmadığını kabul ediyor. Ancak anlamlı bir iş bulmanın ve sonra başarı için gereken çabayı göstermenin önemli olduğunu belirtiyorlar.
Araştırma, Journal of Psychosomatic Research dergisinde yayınlandı.