Ara

Titan’da Yaşam Mümkün Ama Boyutu Şaşırtıcı: Sadece Bir Köpek Ağırlığında Bir Biyosfer!

Güneş Sistemi'nin gizemli uydularından Satürn'ün en büyük ayı Titan, donmuş kabuğunun altında saklı bir okyanusta yaşama ev sahipliği yapma potansiyeliyle uzun süredir bilim dünyasının ilgisini çekiyor. Ancak yeni bir araştırmanın bulguları, uzaylı yaşam avcılarını şaşırtacak cinsten: Titan'ın bu devasa okyanusundaki yaşamın toplam ağırlığı, ortalama bir minik köpeğin kütlesinden daha fazla olmayabilir.

Bir üniversiteden evrimsel biyologların yaptığı açıklamaya göre, Titan'ın varsayımsal biyosferindeki enerji ve besin döngüsü, uydunun derin okyanusunun litresinde sadece tek bir fermente edici hücreyi bile zar zor tatmin edecek kadar sınırlı olabilir.

Titan, Güneş Sistemi'nde benzersiz özelliklere sahip. Bilim insanları, diğer buzlu uyduların yüzey altı okyanuslarında yaşam barındırma olasılığı olsa da, Titan'ın zengin organik içeriğiyle öne çıktığını belirtiyor. Yüzeyindeki hidrokarbonlar, dondurucu -179 santigrat derecede sıvılaşarak, bizim dünyamızdaki büyük göllere benzer nehirler ve havuzlar oluşturuyor.

Bu buzlu dünyanın bir diğer sırrı ise, yüzeyinin altındaki buzlu kabuğun altında gizlenen tuzlu su okyanusu. Kesit olarak incelendiğinde, 5.150 kilometre genişliğindeki Titan, tıpkı çok katmanlı bir şekerleme gibi görünebilir. Verilere göre, kayalık bir çekirdek, yüksek basınçlarda oluşan 'buz-VI' adı verilen özel bir buz tabakası, tuzlu su okyanusu ve yaklaşık 100 kilometre kalınlığında dış su-buz tabakası olmak üzere beş farklı katmandan oluşuyor.

Bu dış buz tabakası Titan'ın temel kayasını oluştururken, metan bulutlarından yağmur olarak düşen veya puslu, sarımsı atmosferden katı parçacıklar olarak çöken organik moleküllerle sürekli tozlanıyor. Atmosferin üst katmanlarında, Güneş'ten gelen ultraviyole radyasyon, azot ve metan moleküllerini ayırıyor, ardından bunlar karbon ve oksijen açısından zengin çeşitli ağır organik moleküller halinde yeniden birleşiyor. Yüzeye düştüklerinde, kahve telvelerine benzeyen uzun, koyu kum tepeleri oluşturuyorlar.

Bu bol miktardaki organik molekül, buz kabuğunu çatlatıp eriten göktaşı çarpışmalarıyla oluşan erime havuzları aracılığıyla Titan'ın yeraltı okyanusuna sızabilir. Ayrıca, organik moleküller Titan'ın kayalık çekirdeğinden su dolu okyanusa doğru da yükselebilir.

Yeni yapılan bu çalışmada, araştırmacılar biyoenerjetik modellemeyi kullanarak bu organik moleküllerin Titan'ın okyanusundaki bir mikrop topluluğunu sürdürmek için yeterli enerji sunup sunamayacağını belirlemeye çalıştı. Bu mikroplar, tıpkı Dünya'daki Clostridia bakteri sınıfı gibi, glisin gibi organik bileşikleri parçalayarak enerji üretmek üzere evrimleşmiş olabilir.

Dünya'da, çeşitli yaşam formları büyüme ve enerji için enerjik bileşikleri yeniden düzenlemenin uygun bir yolu olarak oksijeni kullanır. Ancak bu güçlü elementten yoksun Titan mikropları, Dünya'daki fermantasyon adı verilen sürece benzer anaerobik (oksijensiz) solunum sürecini kullanabilir. Araştırmacılar, yabancı metabolizmalar hakkında çılgınca spekülasyonlar gerektirmediği için "tüm biyolojik metabolik süreçlerin en basiti ve en dikkate değer olanı" olarak bu yöntemi seçtiklerini belirtiyor.

Diğer okyanus dünyalarında fermantasyonun olası olmasının nedeni, Dünya'da kanıtlanmış bir strateji olmasıdır; şu anda ekşi maya, yoğurt ve bira gibi mutfak favorilerimizi sağlayan evrensel ve eski bir süreçtir – ancak kontrol edilmezse gıda bozulmasına da yol açabilir.

Ek olarak, glisin ve öncüleri evrende oldukça yaygındır. Bu moleküller asteroitlerde, kuyruklu yıldızlarda ve yıldızlara ile gezegenlere yoğunlaşan gaz ve toz bulutlarında bulunur.

Ancak, glisin gibi organik moleküller jeolojik zaman ölçeklerinde Titan'ın okyanusunu zenginleştirmiş olsa da, bu organik envanterin sadece çok küçük bir kısmı mikrobiyal tüketim için uygun olabilir.

Bu durum, Titan'ın devasa okyanusunda yaşamın toplam ağırlığının "en fazla birkaç kilogram – küçük bir köpeğin kütlesine eşdeğer" olabileceği anlamına gelebilir. Diğer bir deyişle, tüm okyanus boyunca suyun kilogramı başına ortalama "1 hücreden çok daha az" yaşam olabilir. Bu, kabaca 50 kilogramlık tek bir insanın karbon içeriğine denk geliyor.

Böylesine geniş bir ortamda dağılmış cüce denecek kadar seyrek bir popülasyonla, yaşayan bir hücre keşfetmek, yaklaşık 1,28 milyar kilometre uzakta bir samanlıkta iğne aramaya benzer olacaktır.

Önceki Haber
Stres Canavarı Haberler Zihninizi Tüketiyor mu? Teknoscope'tan Bilinçli Tüketim Rehberi!
Sıradaki Haber
Bilim Dünyasından Sarsıcı İddia: Evren 7 Milyar Yıl Sonra Daralmaya Başlayacak!

Benzer Haberler: