Ara

Tehlike Altındaki Türler Listesi: “Hotel California” Benzetmesiyle Tartışmalar

ABD'de tehlike altındaki türlerin korunmasına yönelik yasal düzenlemeler, son dönemde önemli tartışmalara neden oluyor. Özellikle mevcut yönetim tarafından yapılan yorumlar, Endangered Species Act (Tehlike Altındaki Türler Yasası) uygulamasını mercek altına alıyor.

Bu yasanın mevcut durumunu, ünlü rock grubu The Eagles'ın "Hotel California" şarkısının "İstediğin zaman çıkış yapabilirsin, ama asla ayrılamazsın." sözleriyle karşılaştıranlar var. Bu benzetme, bir kez listeye giren türlerin listeden çıkmasının neredeyse imkansız olduğu algısını yansıtıyor. ABD İçişleri Bakanı Doug Burgum, yaptığı bir açıklamada, tehlike altındaki türler listesine eklenen türlerin %97'sinin hala listede kaldığını ve bunun nedeninin düzenlemelere odaklanıp yenilikçi çözümler üretilmemesi olduğunu belirtti.

Son dönemde, mevcut yönetim tarafından Tehlike Altındaki Türler Yasası'na yönelik eleştiriler artmış durumda. Bu eleştirilerin temelinde, yasanın katı düzenlemelerinin kalkınma ve enerji projelerini engellediği iddiası yatıyor. Bazı kararnamelerle, özellikle fosil yakıt firmalarının proje onayları sürecindeki çevresel değerlendirmeleri aşmalarını sağlayabilecek düzenlemeler yapılması hedefleniyor.

Bununla birlikte, birçok biyolog, çevre örgütü ve hukuk uzmanı, türlerin iyileşmesindeki gecikmelerin yasanın kendisinden değil, sistemik olarak düşük koruma fonlarından ve iklim değişikliği ile habitat kaybı gibi artan tehditler karşısında yaşanan politik istikrarsızlıklardan kaynaklandığını savunuyor. Princeton Üniversitesi'nden ekoloji profesörü David Wilcove, türlerin korunması için çok geç beklenildiğini ve bu durumun iyileşme sürecini zorlaştırdığını ifade ediyor.

1973'te yürürlüğe giren yasa kapsamında bugüne kadar 2.370'ten fazla bitki ve hayvan türü listelenmiş durumda. Bu türler, popülasyonlarını artırmak ve yok olmalarını önlemek için federal hükümet tarafından çeşitli koruma önlemleriyle destekleniyor. Ancak listelenen türlerin yalnızca küçük bir kısmının koruma ihtiyacını ortadan kaldıracak seviyede iyileşebildiği belirtiliyor.

Araştırmalar, tehlike altındaki türlerin çoğunun popülasyonları tehlikeli derecede düşük seviyelere indikten sonra listelendiğini gösteriyor. Bu durum, genetik çeşitliliğin azalmasına ve aşırı hava olayları veya salgın hastalıklar gibi durumlara karşı daha savunmasız hale gelmelerine neden oluyor. Ayrıca, bir türün listelenme sürecinin yıllar sürmesi, popülasyonların daha da azalmasına yol açabiliyor.

Wilcove, bu durumu "Hotel California" yerine hastanenin yoğun bakım ünitesine benzetiyor ve yeterli tıbbi ekipman ve doktorun bulunmadığı bir hastanenin işleyemeyeceğini söylüyor. Buna rağmen, yasanın birçok türün yok olmasını engellediği de uzmanlar tarafından kabul ediliyor. Yasa yürürlüğe girdiğinden bu yana yalnızca 26 listede türün yok olduğu belirtiliyor.

Örnek olarak, bir zamanlar neredeyse yok olmanın eşiğine gelen kel kartalların korunma çabaları sonucunda listelerden çıkarılması gösterilebilir. Bunun gibi Amerikan timsahı ve Steller deniz aslanı gibi türlerin de iyileşmesi, belirli eylemlere getirilen sınırlamalar sayesinde mümkün olmuştur.

Ancak, türlerin iyileşmesi, tehditlerin karmaşıklaştığı durumlarda daha zorlu hale geliyor. Özellikle ormancılık ve şehirleşme gibi nedenlerle habitat kaybı, birçok tür için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu türler için araştırma ve tehditleri azaltmaya yönelik fonların yetersizliği de iyileşme süreçlerini olumsuz etkiliyor.

Yasanın özel arazilerdeki uygulamaları da ayrı bir tartışma konusu. Liste kapsamındaki türlerin büyük bir kısmı özel arazilerde yaşamakta ve bu arazilerdeki faaliyetler kısıtlanabilmektedir. Bu durum, arazi sahipleri ve işletmeler arasında çatışmalara ve işbirliği eksikliğine yol açabiliyor. Bazı durumlarda, arazi sahiplerinin, türler tespit edilmeden veya listelenmeden önce habitatları yok ederek olası kısıtlamalardan kaçınma eğilimi gösterebileceği belirtiliyor.

Bu sorunu çözmek için bazı teşvik mekanizmaları olsa da, bu teşviklerin yetersiz kaldığı ve arazi sahiplerini koruma konusunda işbirliğine yönlendirmenin zor olduğu ifade ediliyor. Mevcut yönetim tarafından bu tür teşviklerin azaldığına dair eleştiriler de bulunuyor.

Tehlike Altındaki Türler Yasası, başlangıçta geniş bir siyasi destekle kabul edilmiş olmasına rağmen, zamanla en çok dava edilen çevre yasalarından biri haline gelmiştir. Yasada değişiklik yapma girişimleri olsa da, genellikle çevre yanlısı idareler tarafından güçlendirilmiştir. Ancak uzmanlar, mevcut yönetimle birlikte bu yasaya yönelik daha agresif bir yaklaşımın benimsendiğini ve bu durumun yasanın geleceği açısından endişe verici olabileceğini belirtiyorlar.

Son olarak, Roanoke logperch adlı tatlı su balığının iyileşerek listeden çıkarılması, bir başarı hikayesi olarak sunulmuş olsa da, bu iyileşmenin onyıllar süren kapsamlı koruma çabalarının bir sonucu olduğu ve bu tür başarıların gerçekleşmesi için kaynak ve kararlılığın gerekli olduğu vurgulanıyor.

Önceki Haber
Dinozorları Avlayan Dev Timsahımsı Yaratığa Mısır Tanrısının Adı Verildi!
Sıradaki Haber
Ünlü Blog Platformu TypePad Kapanıyor: Tüm İçerikler Siliniyor!

Benzer Haberler: