Bilim insanları, antik DNA üzerinde yaptıkları yeni bir çalışmada, hayvanlardan insanlara hastalık geçişinin (zoonoz) en az 6.500 yıl önce başladığını ortaya koydu. Bu keşif, insanlık ve hastalıkların binlerce yıllık karmaşık etkileşimine ışık tutuyor.
Avrupa ve Asya'dan toplanan 1.313 tarih öncesi insana ait antik DNA'yı inceleyen araştırmacılar, insanlardaki bulaşıcı hastalıkların 37.000 yıllık haritasını ve zaman çizelgesini çıkardı. Bu uzun tarih içinde, hayvanlardaki patojenlerin insanlara bulaşmasıyla ortaya çıkan zoonotik hastalıkların bilinen en eski kanıtını keşfettiler; bu kanıt 6.500 yıl öncesine dayanıyor.
Uzmanlar, bulgularını önemli bir bilimsel dergide yayımlanan bir araştırmada detaylandırdı. Zoonotik hastalık vakalarının bu tarihten önce de var olmuş olabileceği belirtilirken, çiftçilik ve hayvan yetiştiriciliği gibi yollarla insanların hayvanlarla daha sık etkileşime geçmesiyle bu tür hastalıkların bulaşma riskinin ve yaygınlığının arttığı ifade edildi.
Göçlerin de bu süreçte önemli bir rol oynamış olabileceği düşünülüyor; bireylerin, daha önce bu hastalıklara maruz kalmamış yeni popülasyonlara zoonotik hastalıkları taşımış olabileceği vurgulandı.
Araştırmacılar, günümüzde yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkların %60'ından fazlasının zoonotik kökenli olduğunu belirtiyor.
Araştırma ekibi, yaklaşık 5.000 yıllık örneklere ait zoonoz kanıtlarında bir zirve tespit etti. Bu durumun, evcil hayvan yetiştiriciliğinin daha yaygın hale geldiği dönemle örtüştüğünü savunuyorlar. Kanıtlar, hayvanların evcilleştirilmesinin yaklaşık 8.000 ila 10.000 yıl önce başladığını ve çeşitli coğrafyalara yayılmasının zaman aldığını gösteriyor.
Şimdiye kadar, bilinen insan patojenlerinin nerede ve ne zaman ortaya çıktığı, dünya çapında nasıl yayıldığı gibi sorular belirsizliğini koruyordu. Antik DNA'daki bu tür hastalıkların genomik kanıtlarını yakalayabilen yeni teknolojiler sayesinde, bu soruların bazıları yanıt bulmaya başlıyor.
Çalışmada, antik insan kalıntılarının kemik ve dişlerinden toplanan DNA örneklerinde toplam 214 bilinen insan patojeni tespit edildi. Bilinen bir patojenin ortaya çıkarıldığı en eski vaka, difteriye neden olan bakteriden, yani Corynebacterium diphtheriae'den kaynaklanıyordu. Bu mikrobun DNA'sı, Mezolitik döneme ait bir örnekte bulundu ve 11.400 yıl öncesine kadar uzanıyor.
Ayrıca, ateş ve ishal dahil çeşitli semptomlara neden olan zoonotik bir hastalık olan yersiniozise yol açan Yersinia enterocolitica bakterisine ait on iki vaka belirlendi. Bu patojene dair kanıtlar gösteren en eski kalıntılar Danimarka'da bulundu ve yaklaşık 6.500 yıl öncesine ait.
Araştırmacılar, örneklerin yaklaşık %3'ünde veba hastalığına neden olan Yersinia pestis bakterisinin 42 şüpheli vakası da dahil olmak üzere daha iyi bilinen bazı patojenlere dair kanıtlar buldu. Ancak tüberküloza neden olan Mycobacterium tuberculosis patojenini tespit edemediler.
Ekip, Mycobacterium tuberculosis'i tespit edememelerinin nedeninin, bu bakterinin genellikle kan dolaşımında düşük yoğunlukta bulunması olduğunu düşünüyor. Kullandıkları veri setinin, enfeksiyon sırasında kanda yüksek konsantrasyonda biriken mikropları tespit etmeye daha uygun olduğu belirtildi.
İnsan kalıntılarından alınan örnekler, insan, mikrop ve diğer DNA'ların bir karışımından oluşuyordu. İnsan DNA'sını eledikten sonra ekip, hangi DNA'nın insan patojenlerine ait olduğunu ve hangisinin ayrışma süreciyle ilgili bakteriler, toprak veya insan mikrobiyomundan geldiğini belirledi.
Çalışmanın bir sınırlaması, kullanılan teknolojinin birçok mikrobun temelini oluşturan DNA'nın bir kuzeni olan RNA'yı tespit edememesidir. Örneğin grip virüsleri RNA içerir, bu nedenle RNA analizi, tarih boyunca farklı grip pandemilerine dair kanıtlar sağlayabilirdi.
Araştırmacılar, "Geçmişten incelemek istediğimiz salgın tipinde birçok RNA virüsü patojeni var. Ancak bunlarla ilgili sorun, RNA'nın DNA kadar kararlı bir molekül olmaması. Şimdiye kadar, arkeolojik kalıntılardan bu tür bilgileri çıkarmakta pek başarılı olamadık," şeklinde açıklama yaptılar.
Bilim insanları, bunun bulaşıcı hastalıkların tarihi üzerine bugüne kadarki "en büyük çalışma" olduğunu belirterek, bulguların tıp ve aşı geliştirme de dahil olmak üzere gelecekteki tıp için potansiyel çıkarımları olabileceğini vurguladı.
Antik patojenlerin genomlarını yeniden oluştururken bazen belirli bir mikrobun tüm genom dizisini kurtaracak kadar veri elde ettiklerini ifade eden ekip, bu bilgiden yola çıkarak, şu anda mevcut olmayan ancak gelecekte yeniden ortaya çıkabilecek virüslere karşı insanları koruyacak yeni aşıların geliştirilebileceğini öne sürdü.