'Süper yaşlılar', yaşlanmanın getirdiği kaçınılmaz bilişsel gerilemeye meydan okuyarak 80'li yaşlarında ve sonrasında keskin zihinlerini koruyorlar. Bu nadir bireyler üzerine 25 yıl süren bir çalışma, onların nörolojik yapılarındaki farklılıkları ortaya çıkardı.
Northwestern Üniversitesi klinik nöropsikoloğu Sandra Weintraub, bulguların beyinlerinde keşfedilenlerin kendileri için 'yıkıcı' olduğunu belirtti. Weintraub ve ekibi, süper yaşlıların beyinlerinin, Alzheimer hastalığıyla ilişkilendirilen protein birikimlerine ve yumaklara karşı şaşırtıcı derecede dirençli olduğunu gözlemledi. Bu bireylerde, beyinlerinin kritik bir bölgesinde belirli bir nöron türünün konsantrasyonu daha yüksekken, tipik yaşlanma sürecindeki bireylere kıyasla beyaz maddede daha az inflamatuar aktivite görülüyor.
Bu bulguların diğer popülasyonlarda da doğrulanması gerekse de, süper yaşlılarda belirgin bir nörobiyolojik profilin tanımlanması, 'hayatın ilerleyen evrelerinde beyin sağlığını korumayı amaçlayan yeni müdahalelerin kapısını aralıyor' diyor Weintraub.
80 yaş üstü süper yaşlılar, 50'li yaşlarındaki insanlarla yarışabilecek hafızalara sahip. Bu çalışma, onları testlerde 15 kelimelik bir listeden en az 9 kelimeyi hatırlayabilen bireyler olarak tanımlıyor; bu performans, kendilerinden en az iki ila üç on yıl daha genç insanlara özgü.
Yapılan bazı çalışmalara göre, nüfusun %5'inden azı süper yaşlı sınıflandırmasına ulaşabiliyor. Süper yaşlıların ortak özelliklerinden biri yüksek dışa dönüklük. İlginç bir şekilde, bu bireylerin mutlaka daha sağlıklı yaşam tarzları sürdürmediği, bazılarının düzenli olarak sigara ve alkol tükettiği belirtiliyor. Bu durum, yaşlanma karşıtı güçlerinin önemli bir bileşeninin biyolojik olduğunu düşündürüyor.
Weintraub ve ekibi, 2000 yılından bu yana 80 ve üzeri yaştaki 290 kişiyi izleyerek süper yaşlıları tipik yaşlananlarla karşılaştırdı. Ayrıca, 79 süper yaşlı beyninin bağışlanması sayesinde araştırmacılar, önemli biyolojik farklılıkları belirledi.
Weintraub, 'Bir kişinin süper yaşlı olmasının iki mekanizması olduğunu fark ettik. Birincisi direnç: plak ve yumak yapmıyorlar [tipik olarak Alzheimer hastalığıyla ilişkilendirilenler]. İkincisi ise dayanıklılık: yapıyorlar ama beyinlerine zarar vermiyorlar' diye açıklıyor.
Hipokampusa bilgi ileten nöronlar olan entorhinal nöronların, süper yaşlılarda daha büyük olduğu ve bu direnç veya dayanıklılığa katkıda bulunabileceği araştırmacılar tarafından öne sürülüyor. Ayrıca, tipik olarak yaşlanan insanlarda beyin dış katmanında incelme görülürken, süper yaşlılarda bu durumun yaşanmadığı belirtiliyor. Beynin bu bölgesi, bilinçli düşüncelerimizi, hafızamızı ve dilimizi yönetiyor.
Süper yaşlılarda ayrıca von Economo nöronları ve bu nöronların bulunduğu anterior singulat girus da daha kalın bulunuyor; hatta bu durum, çok daha genç bireylerle bile karşılaştırıldığında gözlemleniyor. Beynin bu kısmı, dikkat, duygu ve karar verme süreçlerini düzenlemede rol oynuyor.
Önceki çalışmalar, süper yaşlılarda bu beyin bölgesinin beklendiği gibi küçülmediğini zaten belirtmişti. Weintraub ve ekibi, süper yaşlıların daha yüksek bir von Economo nöron yoğunluğuyla doğduğunu tahmin ediyor.
Tüm bu farklılıklar bir araya geldiğinde, süper yaşlıların beyinlerinin zamanla diğerlerine kıyasla oldukça stabil kalmasını sağlıyor.
Northwestern Üniversitesi klinik nöropsikoloğu Tamar Gefen, 'Bu makaledeki bulguların çoğu, yıllarca takip edilen cömert, adanmış süper yaşlıların beyin örneklerinin incelenmesinden kaynaklanıyor' diyor.
Ekip ayrıca, genetik araştırmalarda öne çıkan ve daha fazla içgörü için incelenebilecek genlerin bir listesini de not etti.
Araştırmacılar, yaşlandıkça bilişi etkileyen genleri anlamanın, süper yaşlı beyin ayarlarını ve Alzheimer hastalığına karşı direnci teşvik eden ilaçlar yaratabileceği sonucuna varıyor.
Bu araştırma, Alzheimer's & Dementia dergisinde yayınlandı.