Sihirli mantarların ana aktif bileşeni olan psilosibin, laboratuvar ortamında yapılan ilk çalışmalara göre insan hücrelerinin ömrünü uzatma potansiyeli taşıyor. Araştırmacılar ayrıca, bu halüsinojenik bileşiğin yaşlı farelerde yaşlanmanın belirli göstergelerini yavaşlattığını ve tüy kalitesini iyileştirdiğini de gözlemledi.
Bilimsel bir dergide yayımlanan bu bulgular, psilosibinin yaşlanma karşıtı potansiyeline dair ilk deneysel kanıtları sunuyor. Bir üniversitenin psikiyatri bölümünde görevli ve bu araştırmada yer almayan bir profesör, bu çalışmanın, psikedelik maddelerin sağlıklı yaşlanmayı teşvik etmedeki potansiyelini benzersiz bir şekilde incelediğini ve bunun nasıl gerçekleşebileceğine dair kışkırtıcı bir mekanizma sunduğunu belirtti. Ancak, bulguların insan sağlığı için uygulanabilirliğini ve uyarlanabilirliğini ortaya koymak adına daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu da ekledi.
Son zamanlarda yapılan çalışmalar, psilosibinin anksiyete, depresyon ve Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif bozukluklar gibi çeşitli rahatsızlıkların tedavisindeki potansiyelini araştırıyor. Bu araştırmaların bazıları umut verici sonuçlarla klinik denemelere yol açmış olsa da, psikedeliklerin faydalarını tam olarak nasıl sağladığı henüz netlik kazanmadı.
Ortaya atılan bir teoriye göre, psilosibin telomerlerin, yani kromozomların uçlarında bulunan koruyucu DNA dizilerinin uzunluğunu koruyor olabilir. Bilim insanları uzun süredir telomerlerin yaşla birlikte kısaldığını ve bu kısalma hızının yaşlanma hızıyla doğru orantılı olduğunu biliyorlar.
Peki, psilosibin telomer uzunluğunu koruyorsa, yaşlanmayı da geciktirebilir mi? Bu soruyu yanıtlamak için araştırmacılar, vücutta psilosibine dönüşen psilosini, izole edilmiş insan akciğer ve deri hücrelerine uyguladılar. Elde edilen sonuçlar, uygulanan dozlara bağlı olarak psilosinin hücre ömrünü %57'ye kadar uzattığını gösterdi.
Psilosin ayrıca hücrelerin telomer uzunluğunu korudu ve reaktif moleküllerin birikimi olan oksidatif stresi azalttı. Aynı zamanda, uzun ömürle ilişkilendirilen bir protein olan Sirt1 seviyelerinde artışa neden oldu. Kısacası, psilosinin hücreleri daha genç gösterdiği belirtildi. Araştırmacılar, sonuçları görünce şaşkına döndüklerini ifade etti.
Ardından ekip, yaklaşık 19 aylık dişi fareler üzerinde psilosibinin etkilerini inceledi. Bu yaş, insan yıllarında yaklaşık 60'lı yaşların başlarına denk geliyor. Farelere 10 ay boyunca aylık psilosibin dozları verildi. Bu sürenin sonunda, tedavi edilen farelerin %80'i hayattayken, tedavi edilmeyen grupta bu oran sadece %50'de kaldı. Tedavi edilen fareler ayrıca daha önce kellik olan bölgelerinde tüy büyümesi gösterdi ve beyazlaşan tüyleri kahverengi olarak geri çıktı.
Araştırmacılar, hayatın ileri evrelerinde bu müdahalenin bu kadar dramatik bir etkiye sahip olabilmesinin heyecan verici olduğunu belirtti.
Genel olarak psikedeliklerin bağışıklık sisteminin işleyişini ve vücudun stres direncini değiştirdiği biliniyor; bu faktörlerin her ikisi de organ sağlığını etkileyebiliyor. Bu çalışmadaki yenilik ise, DNA replikasyonunun önemli düzenleyicileri olan telomer uzunluğundaki değişikliklerin psikedelikler tarafından üretilebileceği yönündeki kışkırtıcı öneri.
Çalışmanın en önemli sınırlılıklarından biri, laboratuvar farelerinde kullanılan ilaç dozlarının insanlara uygulananlara göre çok daha yüksek olması. Bununla birlikte, araştırmacılar, farelerin çok daha hızlı metabolizmasını ve dolayısıyla psikedeliklerin hayvanlarda aktif kaldığı sürenin kısalmasını dikkate almadığında bu karşılaştırmanın yanıltıcı olabileceğini savunuyor.
Elde edilen bulgular, psilosibini yaşlanma ve yaşa bağlı hastalıkların tedavisi olarak araştırmanın önünü açıyor. Gelecekteki araştırmaların insanlar için uygun dozları ve potansiyel riskleri de incelemesi gerektiği vurgulandı.