Bilim insanları, Samanyolu Galaksisi'nde Dünya'ya benzeyen ancak kütlesi daha büyük olan ötegezegenlerin (Süper Dünya'lar), daha önce tahmin edilenden çok daha yaygın olabileceğini gösteren önemli bir keşif yaptı.
Yapılan yeni bir çalışmada, yıldızından Jüpiter'in Güneş'ten olan uzaklığına benzer bir mesafede yörüngede dönen, alışılmadık bir 'Süper Dünya' bulundu. Bu tür uzaklıklarda, bugüne dek yalnızca Jüpiter gibi binlerce kat daha büyük dev gezegenlerin bulunma sıklığı belirlenmişti.
Araştırmacılar, bu sıra dışı dünyayı keşfettikten sonra, bulgularını geniş bir ötegezegen veri setiyle birleştirdi. Bu veriler, kütleçekimsel mikromercekleme tekniği kullanılarak elde edilmişti. Mikromercekleme, kütleli bir nesnenin (bir gezegen veya yıldız gibi) gözlemci ile daha uzaktaki parlak bir arka plan yıldızı arasından geçerken, yıldızın ışığını bükmesi sonucu geçici bir parlaklık artışı yaratması prensibine dayanır.
Bu yöntemin, yıldızlarından daha uzakta yer alan gezegenleri tespit etmek için oldukça uygun olduğu biliniyor. Yapılan kütle oranı analizleri, galaksimizdeki gezegen popülasyonuna dair yeni bir ışık tutuyor.
Sonuçlar, Süper Dünya'ların yalnızca yıldızlarına yakın, kısa periyotlu yörüngelerle sınırlı olmadığını gösteriyor. Bu ilgi çekici ötegezegenler, Güneş Sistemi'mizdeki dev gaz gezegenlerinin yörünge periyotlarına daha yakın, daha uzak mesafelerde de var olabiliyor.
Yıldızlarından daha uzakta yörüngede dönen gezegenleri tespit etmek genellikle daha zor olsa da, bu çalışmaya dayanarak bilim insanları Samanyolu'ndaki her üç yıldızdan birinin Jüpiter benzeri bir yörüngede bir Süper Dünya'ya ev sahipliği yapabileceğini tahmin ediyor.
'Süper Dünya' teriminin genellikle ötegezegenin kütlesini ifade ettiği ve yüzey koşulları veya yaşanabilirliği hakkında pek detay vermediği unutulmamalıdır.
Yine de bu tür araştırmalar, Samanyolu'nda gezegen oluşumu ve dağılımına dair gizemlerin çözülmesine yardımcı olabilir. Bu bulgular, Jüpiter benzeri uzaklıklardaki gezegen sistemlerinin çoğunun kendi Güneş Sistemi'mizin bir aynası olmayabileceğini düşündürüyor. Galaksimizin çok çeşitli ötegezegenlerle dolu olduğu fikrini destekliyor.
Bu çalışmanın sonuçları, gezegen sistemlerinin dış bölgelerinde de, yıldızlarına yakın bölgelerdeki kadar çeşitli ve yoğun bir gezegen popülasyonu olabileceğine işaret ediyor.
Mikromercekleme tekniği ile bu tür gezegenleri bulmanın oldukça zorlu bir süreç olduğunu da belirtmek gerekir. Bir mikromercekleme olayı bulmak bile zorken, bir gezegenin yol açtığı bir olayı tespit etmek, yüz milyonlarca yıldıza bakmayı gerektiren çok daha büyük bir çaba istiyor.