Ara

Roma İmparatorluğu’nda Bir Gladyatörün Aslan Saldırısına Uğradığına Dair İlk Fiziksel Kanıt Keşfedildi

Tarih boyunca yeryüzünde yaşamış çoğu insan için ölümleri, tıpkı bir nefes veriş gibi kayıtlardan silinip gitmiştir. Ancak yaklaşık 1800 yıl önce şiddetli bir sona ulaşan bir Roma İmparatorluğu sakini için arkeologlar kemiklerine işlenmiş benzersiz bir kayıt buldu: Bir aslan tarafından parçalanmıştı, muhtemelen bir gladyatör dövüşünde.

Şimdiye kadar hayvan çatışmasının izlerini taşıyan başka hiçbir gladyatör kalıntısı bulunamamıştı. Keşfi daha da olağanüstü kılan ise bulunduğu yer: İngiltere'deki York şehrinde bulunan Roma dönemi mezarlığı Driffield Terrace. Burası, Roma İmparatorluğu'nun merkezinden oldukça uzaktı.

Tarihi kayıtlarda aslanların gladyatör arenalarında kullanıldığı belirtiliyordu. Artık kemikler, bunun sadece İtalya'da değil, imparatorluğun uzak bölgelerinde de gerçekleştiğini kanıtlıyor. Bu bulgu, Driffield Terrace mezarlığının düşmüş arena dövüşçülerinin defnedildiği bir yer olduğu yönündeki şüpheleri de doğruluyor.

Araştırmacılar, kemiklerdeki ısırık izlerinin büyük olasılıkla bir aslana ait olduğunu belirtiyor. Bu bulgu, mezarlığa gömülen iskeletlerin başlangıçta düşünüldüğü gibi asker veya köle değil, gladyatör olduğunu doğruluyor ve Roma dünyasında insanlar ile büyük etoburlar arasındaki dövüş veya eğlence amaçlı etkileşimin ilk osteolojik (kemik bilimiyle ilgili) kanıtını temsil ediyor.

Roma İmparatorluğu, çağdaş kayıtlar, sanat eserleri ve diğer kültürel eserler sayesinde oldukça iyi anlaşılmıştır. Bu nedenle gladyatörlerin popüler bir gösteri olduğunu, insan dövüşçülerin hem birbirleriyle hem de ayılar ve aslanlar gibi büyük etobur hayvanlarla vahşi çatışmalara girdiğini biliyoruz.

Ancak gerçek arena dövüşçülerinin kalıntıları (kemikleri) son derece nadirdir, bu da arkeologların raporları somut kanıtlarla doğrulamalarını zorlaştırmaktadır.

2004 ve 2005 yıllarında yapılan kazılarda Roma dönemi Britanya'sından, York'ta bulunan 74 iyi yapılı yetişkin erkeğin kalıntıları bilim insanlarını heyecanlandırdı. Bu keşif, tarihe bağlam sağlayacak olası bir gladyatör kalıntısı hazinesini temsil ediyordu.

Bu kalıntılar büyüleyiciydi. Bazıları yakılmış, iskeletlerin önemli bir kısmı (anlaşılacak kadar bütün olanlar) infaz şeklinde, arkadan öne doğru başı kesilmişti. Mezarlar sığdı ve mezar hediyesi veya işaretleyici içermiyordu. Bir iskeletin ayak bileklerinde büyük demir halkalar vardı ve iyileşmiş veya iyileşmekte olan yaraların sayısı fazlaydı. İzotop analizi de erkeklerin birçok farklı yerden geldiğini gösteriyordu.

Araştırmacılar, katliam, asker mezarlığı veya köleler için toplu mezar dahil olmak üzere çeşitli teoriler olduğunu rapor etti. Ancak bir benzerlik dikkatlerini çekti: İyileşmiş kafatası yaraları, Efes'teki bir gladyatör mezarlığında görülenlere çok benziyordu.

Yani burada, coğrafi olarak çeşitli kökenlere sahip, tekrar tekrar dövüş benzeri aktivitelere katılan ve çoğu, gladyatörlerin ölümden sonra bazen olduğu gibi başı kesilmiş, sağlam erkeklerin bedenleriyle dolu bir mezarlık vardı.

Daha sonra 6DT19 adı verilen bir bireye geldiler. Kendisi, elbette başı kesilmiş olarak, birkaç başka bireyle birlikte bir kutuya gömülmüştü. Ancak onun kemiklerinde benzersiz bir şey vardı: Leğen kemiğinde delinme izleri ve oyulmuş oluklar.

Araştırma ekibi, izleri neyin oluşturduğunu anlamak için kemiklerin 3D taramasını yaptı. İzleri hayvanların insanlara nasıl saldırdığına dair raporlarla ve kedigil, köpekgil ve ayıların ısırma modelleriyle karşılaştırdılar.

Kapsamlı bir karşılaştırmanın ardından ekip, izlerin büyük olasılıkla bir aslan gibi büyük bir kedigil tarafından yapıldığı sonucuna vardı. İzler herhangi bir iyileşme belirtisi göstermiyordu, bu da ölüme yakın bir zamanda meydana geldikleri anlamına geliyordu. Ayrıca izlerin, bir saldırıdan ziyade, büyük kedinin yemek için yerleşmesiyle tutarlı olduğu görülüyordu.

Bilim insanları, bu multidisipliner çalışmanın sonuçlarının çok büyük olduğunu belirtiyor. Burada, Roma İmparatorluğu'nun görkeminin ve sergilenen tehlikeli gladyatör dövüşlerinin fiziksel kanıtı yer alıyor.

Uzmanlar, yıllardır Roma gladyatör dövüşleri ve hayvan gösterileri hakkındaki bilgilerimizin büyük ölçüde tarihi metinlere ve sanatsal tasvirlere dayandığını açıklıyor. Bu keşif, bu tür olayların bu dönemde gerçekleştiğine dair ilk doğrudan, fiziksel kanıtı sağlıyor ve bölgedeki Roma eğlence kültürü algımızı yeniden şekillendiriyor.

Araştırmacılar, adamın M.S. 200 ile 300 yılları arasında, öldüğünde 26 ila 35 yaşları arasında olduğunu belirledi. Çocuklukta yetersiz beslenme ve aşırı ağırlık taşımaktan kaynaklanan sırt sorunları yaşamış gibi görünüyordu.

Ekip, kendisinin, diğer insanlarla değil hayvanlarla dövüşen gönüllü bir arena dövüşçüsü olan bir tür Bestiarius olabileceğine inanıyor. Bu, egzotik hayvanların muhtemelen eğlence arenası için York'a taşındığı anlamına geliyor. Orada bir amfitiyatro bile olabilir, ancak şimdiye kadar herhangi bir izine rastlanmadı.

Yine de keşif, uzun süredir yok olmuş bir dünyaya nadir, kristal netliğinde bir bakış sağlıyor.

Arkeologlar, bu son araştırmanın, bu özel bireyin yaşamına ve ölümüne dair dikkat çekici bir içgörü sunduğunu belirtiyor. Bu adamı, başkalarını eğlendirmek için dövüştüğüne inandığımız arenaya neyin getirdiğini asla bilemeyebiliriz. Ancak bu tür gladyatör dövüşüne dair ilk osteo-arkeolojik kanıtın, Roma'daki Kolezyum'dan bu kadar uzakta bulunması dikkat çekicidir.

Araştırma, bilimsel bir dergide yayınlanmıştır.

Önceki Haber
Tehlikeli Tilki Paraziti Yayılıyor: Organları Kanser Gibi Yok Ediyor!
Sıradaki Haber
Uzayın Gözü Hubble 35. Yılını Kutluyor: İşte Paylaşılan Muhteşem Kareler

Benzer Haberler: