Bilim insanları, çevresindeki malzemeleri entegre ederek veya diğer robotları 'tüketerek' büyüyebilen, iyileşebilen ve kendini geliştirebilen prototip bir robot geliştirdi. Araştırmacılara göre bu, robotların özerkliğini geliştirme yolunda atılmış büyük bir adımdır.
Araştırmacılar, makinelerin çevrelerindeki parçaları emip yeniden kullanmalarını sağlayan süreci tanımlamak için 'robot metabolizması' terimini kullandı. Bilim insanları çalışmalarını 16 Temmuz'da Science Advances dergisinde yayımladı.
Çalışmanın baş yazarlarından biri, bu tür bir gelişimin robotların fiziksel olarak kendilerini sürdürebilmesi anlamına geldiğini belirtti. Tıpkı biyolojik yaşamın kaynakları emip entegre etmesi gibi, bu robotlar da büyüyor, adapte oluyor ve çevrelerindeki veya diğer robotlardan aldıkları malzemeleri kullanarak kendilerini onarıyor.
Geliştirilen robotlar, 'truss links' olarak adlandırılan, birbiriyle manyetik olarak bağlanan ve farklı modüllerle birleşip ayrılabilen altıgen çubuklardan oluşuyor. Bu modüller, giderek daha karmaşık yapılar oluşturmak için bir araya getirilebiliyor; bu da geliştiricilerin bir 'kendi kendini idame ettiren makine ekolojisi' umut etmesini sağlıyor.
Robot metabolizması için iki temel kural bulunuyor. Birincisi, bir robotun tamamen kendi başına büyümesi veya benzer bileşenlere sahip diğer robotların yardımıyla büyümesi gerekiyor. İkincisi, truss linklere verilen tek harici destek malzeme ve enerjidir. Truss linkler, hem otomatik hem de kontrollü davranışlar sergileyerek çalışıyor.
Bilim insanları, kontrollü bir ortamda truss linkleri bir araya getirerek robotların diğer modüllerle nasıl etkileşime girdiğini gözlemledi. Yapılan gözlemlerde, truss linklerin önce 2 boyutlu şekiller oluşturduğu, ardından yeni parçalar entegre ederek engebeli test zemininde hareket edebilen 3 boyutlu bir tetrahedrona dönüştüğü görüldü. Araştırmacılara göre robot, bu hareketi ek bir destek çubuğu kullanarak gerçekleştirdi.
Araştırmacılardan biri, makinelerin zekasının son on yılda büyük adımlar attığını, ancak robot gövdelerinin hala tek parça, uyum sağlayamayan ve geri dönüştürülemeyen yapıda olduğunu ifade etti. Biyolojik gövdelerin ise tam tersine adaptasyonla ilgili olduğunu ve canlıların büyüyebildiğini, iyileşebildiğini ve adapte olabildiğini söyledi.
Bu yeteneğin büyük ölçüde biyolojinin modüler doğasından kaynaklandığı ve canlıların diğer canlılardan gelen modülleri (amino asitler) kullanıp yeniden kullanabildiği belirtildi. Nihayetinde robotların da aynı şeyi yapması gerekeceği, yani diğer robotlardan gelen parçaları kullanmayı ve yeniden kullanmayı öğrenmesi gerektiği vurgulandı.
Araştırmacılar, makinelerin insan yardımı olmadan kendilerini idame ettirebildiği bir gelecek öngörüyor. Farklı görevlere ve ortamlara uyum sağlayarak büyüme yeteneği sayesinde bu robotlar, felaket kurtarma ve uzay keşfi gibi alanlarda önemli roller üstlenebilir.
Bu tür kendi kendini üreten robotların akla kötü bilim kurgu senaryoları getirebileceği ancak gerçekte, hayatımızın daha fazla alanını robotlara devrettikçe (otonom araçlar, otomatik üretim, savunma ve uzay keşfi gibi), bu makinelerin bakımını kimin üstleneceği sorusunun önem kazandığı belirtildi. İnsanların bu makinelerin bakımını yapması beklenemeyeceği için, robotların nihayetinde kendilerine bakmayı öğrenmesi gerektiği vurgulandı.