Egzersiz, sağlıklı bir yaşamın temel taşlarından biridir ve hatta tedaviden sonra kanserin tekrarlamasını önlemede etkili olduğu gösterilmiştir. Ancak son araştırmalar, çok yüksek hacimli dayanıklılık antrenmanlarının kendi risklerini taşıyabileceği sorusunu akıllara getiriyor.
2025 Amerikan Klinik Onkoloji Derneği toplantısında sunulan bir araştırmada, sıkı maraton ve ultramaraton koşan sporcuların bağırsaklarında, kansere dönüşebilecek öncül lezyonlar (adenomlar) bulunduğu ortaya çıktı. 35-50 yaş arasındaki 100 sporcu üzerinde yapılan bu küçük ölçekli ancak dikkat çekici çalışmada, sporcuların %15'inde ileri düzey adenomlar, %41'inde ise en az bir adenom tespit edildi.
Bu bulgular, sporcu sağlığı alanında önemli bir tartışma başlattı. Bilimsel veriler, düzenli egzersizin kolon kanseri riskini azalttığını gösterse de, bu çalışma en üst düzey dayanıklılık sporcularının bağırsaklarında benzersiz bir stresle karşı karşıya kalabileceğini öne sürüyor.
Uzun süreli ve yoğun egzersiz sırasında bağırsaklara giden kan akışının geçici olarak azalması, teorik olarak adenom gelişimini tetikleyebilir. Koşucuların sıkça yaşadığı 'koşucu koliti' gibi durumlar da bu duruma işaret ediyor olabilir. Ancak bu teoriyi destekleyecek daha fazla kanıt ve ileriye dönük araştırmalar yapılması gerekiyor.
Çalışma henüz hakemli dergilerde yayımlanmadığı ve sınırlı sayıda katılımcıyla yapıldığı için kesin sonuçlar çıkarmak için erken olsa da, sporcuların ve doktorların dikkat etmesi gereken önemli noktalar var. Özellikle uzun süreli koşular sonrası yaşanan bağırsak sorunları veya açıklanamayan karın ağrısı gibi belirtiler göz ardı edilmemeli.
Bu araştırma, egzersizi bir tedavi yöntemi olarak kullanmak ile aşırı spor yapmak arasındaki farkı da vurguluyor. Kanser önleme ve genel sağlık için en güçlü kanıtlar, düzenli ve orta dereceli egzersizleri destekliyor. Aşırı dayanıklılık gerektiren sporların uzun vadeli etkileri üzerine daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.
Bu bulgular, sporcuların antrenmanlarını, beslenmelerini ve toparlanma süreçlerini gözden geçirmeleri gerektiğini gösteriyor. Ancak panik yapmaya gerek yok; bu çalışma, sporun kanserle mücadeledeki yerini değiştirmiyor, yalnızca aşırı uç noktalarda potansiyel risklere dikkat çekiyor.
Sporcuların vücutlarını dinlemeleri, kırmızı bayrak olarak nitelendirilen belirtileri ciddiye almaları ve doktorlarıyla düzenli olarak iletişimde olmaları büyük önem taşıyor. Gelecekte yapılacak daha kapsamlı araştırmalar, bu konuya daha net bir ışık tutacaktır.