Gezegenin en tuhaf memelilerinden bazıları artık daha da tuhaf bir hal aldı. Yeni bir araştırma, dikenli karıncayiyenlerin (ekidnaların) - sırtı dikenlerle kaplı, yumurtlayan ve gagalı memelilerin - muhtemelen suda yaşayan bir atadan evrimleştiğini ortaya koyuyor.
Bu keşif, bilim insanlarının bu sıra dışı memelilerin kökenleri hakkındaki varsayımlarını altüst ediyor ve evrimsel açıdan nadir görülen bir olayı temsil ediyor.
Araştırmacılar, birçok memelinin karadan suya geçiş yaptığını, ancak bir hayvanın diğer yöne, yani sudan karaya geçiş yapmasının çok nadir olduğunu belirtiyor.
Günümüzde dört farklı dikenli karıncayiyen türü bulunuyor. Üç tür yalnızca Yeni Gine'de yaşarken, dördüncü tür hem Yeni Gine'de hem de Avustralya'da yaygın olarak görülüyor.
Daha önce araştırmacılar, dikenli karıncayiyenlerin ve onların yarı suda yaşayan akrabaları olan platypusların karada dolaşan bir hayvandan türediğini ve platypusların atalarının daha sonra suya geçtiğini düşünüyordu. Her iki hayvan da, canlı yavru doğurmak yerine yumurta bırakan tek memeliler olan monotremeler grubuna ait.
Dikenli karıncayiyen evrimine daha fazla ışık tutmak amacıyla, araştırmacılar 108 milyon yıl önce Kretase döneminde yaşamış soyu tükenmiş bir monotreme olan Kryoryctes cadburyi'ye ait bir kol kemiğini (humerus) yeniden inceledi. Bu tür, modern platypusların ve dikenli karıncayiyenlerin ortak atası veya akrabası olabilir.
Kryoryctes cadburyi'nin yalnızca karada yaşayıp yaşamadığı tartışmalıydı. Kemik yüzeylerini incelemek, hayvanların akrabalık dereceleri hakkında ipuçları verirken, kemiğin içi, hayvanların yaşam tarzları hakkında daha fazla bilgi ortaya çıkarabilir. Bu nedenle ekip, kemiğin iç mikro yapısını görmek için mikro-CT taramaları yaptı.
Modern platypusların çok kalın kemik duvarlarına sahip olduğu, dikenli karıncayiyenlerin ise neredeyse tam tersine oldukça ince kemik duvarlarına sahip olduğu biliniyor. Bu durum, ortak atalarının nasıl göründüğünü merak etmelerine neden oldu.
Antik kol kemiği yüzeyde bir dikenli karıncayiyen kemiğine benzese de, yapılan taramalarda daha kalın duvarlara ve kemik iliği için küçülmüş bir boşluğa sahip olduğu görüldü. İç yapının bir dikenli karıncayiyenden çok bir platypus'a benzediği şaşırtıcı bir bulgu olarak kaydedildi.
Bu tür ağır kemikler, hayvanın su yüzeyinin altına dalmasını kolaylaştıran ağırlık (balast) görevi görür. Bu da Kryoryctes cadburyi'nin muhtemelen yarı suda yaşayan bir kazıcı olduğunu ve monotreme ailesinin eskiden yarı suda yaşayan bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılar, dikenli karıncayiyenlerin atalarının daha sonra kalıcı olarak karaya geçtiğini ve yeni bir yaşam tarzına adapte olurken kemiklerinin hafiflediğini belirtiyor. Bu nadir evrimsel geçiş, araştırmacılar tarafından önemli bir bilimsel dergide yayınlanan bir çalışmada detaylandırıldı.
Platypus ve dikenli karıncayiyen atalarına ait fosillerin azlığı nedeniyle, karaya geçişin tam olarak ne zaman gerçekleştiği net değil. Soyu tükenmiş akrabalarının çoğu yalnızca diş ve çenelerinden tanımlanmış durumda ve Kryoryctes cadburyi kol kemiği, o dönemden bugüne kadar keşfedilen tek monotreme uzuv kemiği.
Memelilerin karadan tamamen veya kısmen suya evrimleştiği birçok örnek bulunuyor. Balinalar, yunuslar, foklar ve kunduzlar bu hayvanlar arasında yer alıyor. Ancak memelilerin ters yönde evrimleştiği, yani sudan karaya döndüğü neredeyse hiç görülmüyor.
Araştırmacılar, fosil kayıtlarında bunun daha önce yaşandığını, ancak bir memeli ne kadar suya adapte olursa, karaya dönmesinin o kadar zor olacağını ifade ediyor. Ancak modern platypuslar gibi yarı suda yaşayan kazıcı memelilerin, hem karaya hem de suya adapte oldukları için her iki yöne de gidebilecek ideal grup olduğunu ekliyorlar.
Dikenli karıncayiyenlerin sulu bir geçmişi olduğuna dair tek ipucu bu değil. Dikenli karıncayiyenler gelişirken gagalarında küçük elektrik akımlarını algılayan reseptörler bulunur; bu reseptörler diğer hayvanlarda genellikle suda av bulmak için kullanılır. Platypuslarda bu reseptörler çok daha fazladır.
Ek olarak, dikenli karıncayiyenlerin kazmak için kullandıkları arka ayakları geriye doğru bakar; bu da platypusların yüzerken dümen olarak kullandıkları arka ayaklarına çok benzer. Bu morfolojik özellikler de sulu bir ataya işaret ediyor.
Uzmanlar, 100 milyon yıl öncesine ait platypus benzeri fosiller bulunurken, en eski dikenli karıncayiyen fosillerinin 2 milyon yıldan daha az bir süreye ait olduğunu belirtiyor. Bu yeni çalışma, dikenli karıncayiyenlerin platypus benzeri atalara sahip olduğuna dair kanıtları güçlendiriyor ve bu tezi destekleyen sağlam delillere bir yenisini ekliyor.