Yapılan yeni bir araştırmaya göre, otizm tanısı geç çocukluk, ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde konulan bireylerin, erken çocukluk döneminde tanı alanlara göre farklı bir otizm türüne sahip olma olasılığı daha yüksek. Bu bulgu, otizmin karmaşıklığını ve genetiğin tanıdaki rolünü bir kez daha ortaya koyuyor.
Araştırmacılar, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Avrupa ve Avustralya'da yürütülen büyük ölçekli çalışmalardan elde edilen verileri inceleyerek, 45.000'den fazla kişinin genetik bilgilerini analiz etti. Sonuçlar, erken yaşta (6 yaş öncesi) otizm tanısı alan çocukların erken dönemde daha fazla davranışsal zorluklar sergilediğini ve bu durumun zamanla daha stabil hale geldiğini gösterdi. Buna karşılık, geç yaşta (10 yaş sonrası) tanı alanların ise davranışsal sorunlarının arttığını ve ilerleyen dönemlerde travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya depresyon gibi ruh sağlığı sorunları geliştirme olasılıklarının daha yüksek olduğu belirlendi.
Araştırmacılar, geç tanısı konulan otistik bireyler arasında ruh sağlığı sorunlarının daha fazla görülmesinin, otizmin gelişimsel modelinden kaynaklanabileceğini öne sürüyor. Bu durum, otizm spektrum bozukluğu (OSB) ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) arasındaki ayrımın neden bazen zorlu olabildiğini de açıklayabilir. Geç tanı alan bireylerde görülen genetik profillerin, DEHB ile örtüşen yönler taşıması bu ilişkiyi güçlendiriyor.
Ancak, araştırmacılar bu iki tür arasında kesin bir ayrım çizgisi olmadığını ve şiddet farklılıklarının da net olmadığını vurguluyor. Farklı gen kombinasyonlarının, semptomların, zorlukların ve güçlü yönlerin farklı derecelerde ortaya çıkmasına neden olduğu belirtiliyor. Genetik etkilerin, otizme özgü özelliklerin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığını etkileyebileceği ifade ediliyor.
Bu tür sınıflandırmaların bireyler ve yetenekleri hakkında varsayımlar yapmak için kullanılmaması gerektiğini belirten uzmanlar, bu farklılıkların daha iyi anlaşılmasının, genetik farklılıklar gösteren otistik bireyler için daha kişiselleştirilmiş destek yöntemlerinin geliştirilmesine yol açabileceğini düşünüyor.
Otizmin sadece erken çocukluk döneminde değil, daha sonraki yaşlarda da nasıl geliştiğini anlamak, her yaştan otistik bireyin tanılanması, teşhis edilmesi ve desteklenmesi için büyük önem taşıyor. Bu araştırmanın, otizmin karmaşık yapısını ve bireylerin ihtiyaçlarına yönelik daha etkili destek stratejileri geliştirmek için önemli bir adım olduğu düşünülüyor.