Ara

Orta Yaş Kalp Sağlığınız, İlerleyen Yaşlarda Demans Riskinizi Ele Verebilir

Nesiller boyu tıp, kalp ve beyni ayrı alanlar olarak gördü. Ancak yeni bir çalışma, özellikle yaşlandıkça ikisinin düşündüğümüzden daha yakından bağlı olduğunu gösteriyor.

Yaklaşık 6.000 yetişkin üzerinde yapılan 25 yıllık bir araştırma, orta yaşlardaki hafif kalp kası hasarının, yıllar sonra demans riskini öngörebileceğini ortaya koydu.

Whitehall çalışması olarak bilinen bu araştırma, 45-69 yaş arasındaki Birleşik Krallık'taki devlet memurlarını takip etti ve kanlarındaki "kardiyak troponin I" adlı bir proteinin seviyeleri ölçüldü. Kalp hücreleri hasar gördüğünde kanda görülen troponin I, kalp krizlerini teşhis etmeye yardımcı olmak için kullanılır.

Bu protein, standart bir kan testi kullanılarak tespit ediliyor. Bu testler son yıllarda daha hassas hale geldi ve bu sayede artık kalp krizlerinde görülen seviyelerin çok altında kalan, çok küçük miktarlardaki troponin bile tespit edilebiliyor; bu küçük değişiklikler pek çok başka durumu işaret edebiliyor.

Whitehall çalışmasında, orta yaşta en yüksek troponin I seviyelerine sahip kişilerin, en düşük seviyelere sahip olanlara göre ilerleyen yaşlarda demans teşhisi konulma olasılığı %38 daha fazlaydı. Bu küçük artışlar, göğüs ağrısı gibi belirgin semptomlara neden olmasa da, kişi kendini iyi hissetse bile kalbin zorlandığını gösteriyor.

25 yıl boyunca, başlangıçta daha yüksek troponin seviyelerine sahip kişilerin, daha düşük seviyelere sahip olanlara göre demans geliştirme olasılığı daha yüksek oldu. Troponin her iki katına çıktığında, yaş, cinsiyet, kan basıncı, kolesterol, diyabet ve diğer kardiyak risk faktörleri dikkate alındığında bile demans riski %10 arttı.

Çalışmanın on beşinci yılında, 641 katılımcının MRI beyin taramaları net farklılıklar gösterdi. En yüksek orta yaş troponin seviyelerine sahip olanlarda, gri madde hacmi daha küçüktü ve hafıza için önemli bir bölge olan hipokampusta daha fazla büzülme vardı; bu durum, düşük troponin grubuna kıyasla beyinde yaklaşık üç yıllık yaşlanmaya benziyordu.

50'li yaşlardaki kalp sağlığının, on yıllar sonra beyindeki gerilemeyi nasıl öngörebildiği sorusunun cevabı dolaşımda yatıyor.

Beyin, sürekli ve zengin bir kan akışına dayanır. Kalp daha az verimli pompalarsa veya damarlar ateroskleroz (damar sertliği) nedeniyle sertleşip daralırsa, beynin narin damar ağı oksijensiz kalır. Bu kronik düşük dereceli hasar, demansa yol açan süreçleri hızlandırabilir.

Aynı çalışma, orta yaşta daha yüksek troponin seviyelerine sahip kişilerin zamanla hafıza ve muhakeme becerilerinde daha hızlı düşüşler yaşadığını da buldu. 90 yaşına gelindiğinde, bilişsel performansları, daha düşük troponin seviyelerine sahip kişilerden iki yaş daha yaşlı olanlarla eşdeğerdi.

Kalbin Meselesi

Bu sonuçlar, zaten bilinenlerle uyum sağlıyor. 2024'teki Lancet Demans Komisyonu, demans vakalarının %17'sinin kan basıncını düşürmek, kolesterolü yönetmek, aktif kalmak ve sigara ile aşırı alkol tüketiminden kaçınmak yoluyla kardiyovasküler sağlığın iyileştirilmesiyle önlenebileceğini veya geciktirilebileceğini tahmin etti.

Benzer şekilde, aynı Whitehall kohortundan yapılan daha önceki bir analiz, 50 yaşında iyi kardiyovasküler sağlığa sahip kişilerin 25 yıl sonra demans geliştirme olasılığının daha düşük olduğunu göstermişti. Bir bütün olarak bakıldığında, mesaj basittir: Kalp için iyi olan beyin için de iyidir.

İki organ, vasküler bir ağı paylaşır ve birindeki hasar kaçınılmaz olarak diğerini etkiler. Ancak Whitehall çalışmasının ortaya koyduğu uzun zaman gecikmesi, demans başlangıcından 25 yıla kadar görülen troponin yükselmelerinin, kalp ve beyin arasındaki patolojik süreçlerin ilk düşünülenden çok daha erken başladığını ima ediyor.

Yüksek troponin seviyeleri demansı garanti etmez. Seviyeler yaşa, böbrek fonksiyonuna ve hatta yoğun egzersizden sonra bile dalgalanabilir. Ancak bir popülasyon belirteci olarak troponin, kardiyovasküler sistemleri zaten stres altında olan ve hala sağlıklı hisseden kişileri belirleyebilir.

Orta yaşta yapılacak tek bir kan testinin, bir gün bilişsel gerileme riski yüksek olanları belirlemeye yardımcı olabileceği fikri çekicidir; bu bir teşhis olarak değil, erken bir uyarı olarak.

Tıp genellikle vücudu izole olarak tedavi edilen organ sistemlerine ayırır. Bu çalışma bize biyolojinin bu sınırları saygı duymadığını hatırlatıyor. Zorlanan bir kalp sadece dolaşımı etkilemekle kalmaz; sessizce ve algılanamayacak şekilde beynin geleceğini de değiştirebilir.

Önceki Haber
Marvel's Dövüş Oyunu Tokon: Fighting Souls'dan Yeni Görüntüler ve Aralık Ayı Kapalı Beta Duyurusu!
Sıradaki Haber
Alzheimer'a Karşı En Etkili Silah: Derin Uyku!

Benzer Haberler: