Ara

Ölüm Anında Kaybolan Gizemli Işık: Canlılar Gerçekten Parlıyor Mu?

Hayat gerçekten de ışıltılı olabilir. Son yapılan şaşırtıcı bir araştırma, tüm canlıların, biz insanlar da dahil olmak üzere, sağlıklı olduklarında kelimenin tam anlamıyla parlayabileceğini ve bu 'biyofoton' adı verilen gizemli olayın ölüm anında durduğunu gösteren doğrudan fiziksel kanıtlar ortaya çıkardı.

Fareler ve iki farklı bitki türünün yaprakları üzerinde gerçekleştirilen dikkat çekici bir deney, canlıların yaydığı çok zayıf görünür ışığı (aşırı zayıf foton emisyonu) yakalamayı başardı. Bu ışık, canlı dokularda ölü dokulara kıyasla belirgin şekilde daha fazlaydı.

Biyofoton bilimi yeni bir alan olmasa da, bu tür biyolojik elektromanyetik emisyonlarla ilgili araştırmalar ilk başta şüpheyle karşılanabilir. Sonuçta, biyolojik süreçler tarafından yayılan görünür ışığın teorik olarak o kadar zayıf olması beklenir ki, çevredeki yoğun elektromanyetik dalgalar ve metabolizmamızın ürettiği ısı tarafından kolayca maskelenmesi gerekir. Bu da tüm vücut genelinde bu ışığı doğru bir şekilde izlemeyi zorlu bir görev haline getirir.

Ancak yapılan deneyde araştırmacılar, birden fazla canlı hayvandan ve bazı bitki yapraklarından gelen bu aşırı zayıf foton emisyonunu, ölü bedenleriyle belirgin bir tezat oluşturacak şekilde gözlemlediklerini iddia ediyorlar.

Biyofotonların arkasındaki bilimsel dayanak, kimyasal aydınlanma biçimindeki parlak ışık gösterileri (örneğin ateşböcekleri) açıkça ortada olsa da, daha az belirgin reaksiyonlardan gelen spontane ışık yayılımları (200 ila 1.000 nanometre uzunluğunda) onlarca yıldır inek kalp dokusundan bakteri kolonilerine kadar çok çeşitli canlı hücrelerde kaydedilmiştir.

Bu radyasyonun güçlü bir kaynağı olarak öne sürülen adaylardan biri, canlı hücrelerin ısı, zehirler, patojenler veya besin eksikliği gibi streslerle karşılaştığında ürettiği çeşitli reaktif oksijen türleridir. Örneğin, yeterli hidrojen peroksit molekülü olduğunda, yağlar ve proteinler gibi maddeler, elektronlarını yüksek enerji seviyelerine çıkaran ve tekrar yerine yerleşirken bir veya iki uygun enerjili foton yayan dönüşümlere uğrayabilir.

İnsan veya hayvan hastalarda, hatta ekinler veya bakteri örneklerinde bireysel dokuların stresini uzaktan izleyebilme imkanı, teknisyenlere ve tıp uzmanlarına güçlü, invaziv olmayan bir araştırma veya teşhis aracı sağlayabilir.

Sürecin izole dokulardan tüm canlı deneklere kadar ölçeklenip ölçeklenemeyeceğini belirlemek için araştırmacılar, canlı farelerden ve ardından ölü farelerden gelen en zayıf emisyonları karşılaştırmak için özel kameralar kullandılar.

Dört hareketsiz fare, ayrı ayrı karanlık bir kutuya yerleştirildi ve bir saat boyunca görüntülendi. Ardından yaşamları sonlandırıldı ve bir saat daha görüntülendi. Isının bir değişken olmaması için ölümden sonra bile vücut sıcaklıkları korundu.

Araştırmacılar, fare hücrelerinden yaşam öncesi ve sonrası çıkan görünür ışık bandındaki bireysel fotonları yakalayabildiklerini buldular. Bu fotonların sayısındaki fark belirgindi; yaşamları sonlandırıldıktan sonraki ölçüm periyodunda aşırı zayıf foton emisyonunda önemli bir düşüş kaydedildi.

Farelerle yapılan deneye benzer şekilde, bazı bitki yaprakları üzerinde gerçekleştirilen bir işlem de benzer şekilde çarpıcı sonuçlar verdi. Bitkileri fiziksel yaralanmalar ve kimyasal maddelerle strese sokmak, reaktif oksijen türlerinin bu zayıf parlamanın arkasında olabileceğine dair güçlü kanıtlar sağladı.

Yapılan çalışmanın sonuçları, stresli hücreler tarafından üretilen en zayıf parlamanın, belki de bir gün sağlıklı olup olmadığımızı bize söyleyebileceği yönünde spekülasyonları teşvik ediyor.

Önceki Haber
Apple'dan Beklenmedik Hamle: Robot Kollu ve Ekranlı Akıllı Ev Cihazı Geliyor İddiası!
Sıradaki Haber
Samsung'un Şimdiye Kadarki En İnce Telefonu Galaxy S25 Edge Tanıtıldı: Tasarım Harika, Peki Ya Özellikler?

Benzer Haberler: