Dünyanın okyanusları alarm verici bir hızla karararak deniz yaşamını tehdit ediyor. Yeni bir araştırma, güneş ışığının ulaştığı ve deniz yaşamının büyük çoğunluğunun yaşadığı üst katman olan "fotik bölge"nin dünya genelinde daraldığını ortaya koydu. Son 20 yılda okyanusların beşte birinden fazlasının daha karanlık hale geldiği belirlendi.
Bilim insanları, okyanuslardaki bu kararma eğiliminin boyutlarını nicel olarak belirlemek amacıyla NASA'nın 2003'ten 2022'ye kadar olan uydu verilerini sayısal modellemelerle birleştirdi. Analizler sonucunda, deniz yaşamının büyük çoğunluğunun yaşam alanı olan fotik bölgenin derinliğinin yıllar içinde azaldığı gözlemlendi.
Fotik bölge, güneşten gelen ışığın suya nüfuz ettiği en üst katmandır. Deniz çayırları, yosunlar ve özellikle fitoplanktonlar gibi fotosentez yapan tüm deniz organizmaları, güneş enerjisini kullanabilmek için bu katmanın daha sığ kısımlarında yaşamak zorundadır. Mercanlar, kabuklular, balıklar ve deniz memelileri gibi bu birincil üreticilere bağımlı olan diğer birçok canlı da fotik bölgede bulunur.
Araştırma, dünya okyanuslarının neredeyse yüzde 10'unda fotik bölgenin derinliğinin 50 metreden fazla azaldığını tespit etti. Bu durum, yaşam alanının önemli ölçüde küçüldüğü ve kaynaklar için rekabetin arttığı anlamına geliyor. Daha da endişe verici olanı, okyanusun yüzde 2,6'sında fotik bölgenin 100 metreden fazla daralmış olması.
Bilim insanları, su sütunundaki ışık seviyelerinin 24 saat içinde büyük ölçüde değiştiğini ve davranışı doğrudan ışıktan etkilenen canlıların bu değişimlere karşı daha hassas olduğunu belirtiyor. Eğer fotik bölge okyanusun geniş alanlarında 50 metre civarında azalıyorsa, ışığa ihtiyaç duyan hayvanlar yüzeye daha yakın yaşamaya zorlanacak. Bu durum, yiyecek ve diğer ihtiyaç duydukları kaynaklar için rekabeti artırarak tüm deniz ekosisteminde temel değişikliklere yol açabilir.
Fotik bölgenin derinliğini etkileyen birkaç faktör bulunmaktadır. Gün ortasında ekvator ışınları gibi dikeye yakın açıyla suya çarpan ışık, yüzeyden daha az yansır ve suya daha derinlemesine nüfuz edebilir. Ayrıca, suda asılı duran sediment ve organik madde gibi engeller ne kadar az olursa, ışık o kadar derine inebilir. Berrak tropikal sularda ışığın 80 metreye kadar inebilmesinin sebebi budur.
Ancak, açılı giren ışığın daha fazlası yüzeyden yansır ve nüfuz eden fotonlar daha uzun yol kat etmek zorunda kalır. Bu durum, kutuplarda 10 metreden az olabilen çok daha dar bir fotik bölgeye yol açar. Kutup bölgelerinde görülen belirgin değişikliklerin bir nedeni bu olabilir. Ancak sudaki sediment, organik madde ve alg patlamaları gibi asılı partiküller, suyu daha opak hale getirerek ışığın ulaşabileceği derinliği etkiler.
Araştırmacılar, dünya sularındaki bu kararmaya son yıllarda tam olarak neyin sebep olduğunu tam olarak belirlemek için çalışmalarını sürdürüyor. Ancak kıyı yakınlarındaki besin, organik madde ve sediment yüklemesi ile küresel okyanus dolaşımındaki değişikliklerin, birincil ve ikincil üretkenlik artışlarına yol açarak yüzey sularına ışık nüfuzunu azalttığı düşünülüyor. Aşırı durumlarda, ışık eksikliği kitlesel ölümlere yol açabilir.
Kararma sadece insan faaliyetlerinden kaynaklanan kirliliğin beklendiği kıyı bölgelerinde değil, aynı zamanda iklim değişikliğinin doğal sistemleri hızla değiştirdiği akıntı bölgelerinde ve kutuplarda da belirgin durumda.
Deniz yaşamı ve ekosistem sağlığı açısından kritik öneme sahip olan okyanuslara ve onların fotik bölgelerine nefes aldığımız hava, yediğimiz balıklar, iklim değişikliğiyle mücadele yeteneğimiz ve gezegenin genel sağlığı için bağımlıyız. Tüm bunlar göz önüne alındığında, bu bulgular gerçek bir endişe kaynağı olarak değerlendiriliyor.