Takıntı-zorlantı bozukluğu (OKB), dünya genelinde milyonlarca insanın yaşamını olumsuz etkiliyor. Ancak bilim insanlarının bu duruma bağlı belirli nöral biyobelirteçleri tanımlaması, daha etkili tedavi yöntemlerinin önünü açabilir.
Bu biyobelirteçler, OKB'li bireylerin zorlayıcı davranışlarda bulundukları sırada beyinlerinde gözlemlenen aktivite desenlerini oluşturuyor. Bu desenler, bireyler zorlayıcı davranışlar sergilemediklerinde ortaya çıkmıyor. Bu nöronların tam olarak ne yaptığını kesin olarak bilmek zor olsa da, bu desenler durumu anlamaya ve tedavi yöntemlerini geliştirmeye yardımcı olabilir.
Hollanda'daki Amsterdam Üniversitesi'nden bir ekibin öncülük ettiği araştırmacılar, kronik OKB'ye sahip 11 kişinin beyinlerine yerleştirilen elektrotlardan elde edilen verileri inceleyerek, zorlayıcı davranışlara tepki olarak beyin aktivitelerinin zaman içinde nasıl değiştiğini gözlemlediler.
Araştırmacılar, bu aktivite desenlerini dört aşamaya ayırdılar: temel durum (sakin oturma), takıntı (obsesyon), zorlantı (kompulsiyon) ve rahatlama (zorlayıcı davranış sonrası). Örneğin, takıntı kirli yüzeylerden kaçınmak olabilirken, zorlantı ise elleri yıkamak olarak tanımlandı. Bu aşamalar her katılımcı için özel olarak belirlendi.
Özellikle alfa ve delta frekanslarındaki beyin dalgaları, zorlayıcı eylemler sırasında belirgin şekilde öne çıktı. Bu elektriksel sinyaller, tüm beyin bölgelerinde yükseldi ve hem zihinsel hem de fiziksel zorlantılarda gözlemlendi.
Bu çalışma, OKB gibi psikiyatrik durumlarda bir semptomun doğrudan beyin aktivitesiyle bu kadar net bir şekilde ilişkilendirilebileceğini gösteriyor. Araştırmacılar, derin beyin aktivitesini çok yüksek mekansal ve zamansal hassasiyetle ölçebildiklerini, bunun fMRI veya EEG gibi yöntemlerle mümkün olmadığını belirtiyorlar.
Çalışmaya katılan tüm katılımcılar, OKB'leri için çeşitli tedaviler görmüş ancak başarılı olamamışlardı. Beyin monitörü olarak kullanılan implantlar, çalışmadan önce zaten yerleştirilmişti, böylece derin beyin stimülasyonu (DBS) bir tedavi yaklaşımı olarak denenebiliyordu.
OKB'nin birçok farklı yönü olduğundan, nasıl çalıştığı konusunda kesinlik elde etmek zor. Bilim insanları ayrıca genetik etkileri ve bağırsak bakterileriyle olan bağlantıları da inceleyerek, durumun nasıl başladığı ve devam ettiği hakkında ipuçları arıyorlar. OKB'nin şiddeti kişiden kişiye önemli ölçüde değişebilir.
OKB tedavileri arasında DBS, sıklıkla kullanılmayan ve hala deneysel aşamada olan bir yöntemdir. Fikir, beyin sinyallerini bir dereceye kadar kontrol etmektir ve iyi sonuçlar verebilir, ancak uzun vadeli etkililik ve olası yan etkiler hakkında hala sorular bulunmaktadır.
Bu çalışmada elde edilen yeni bilgilerle, DBS yaklaşımı daha hedefe yönelik ve etkili hale getirilebilir. İlerleyen zamanlarda, zorlayıcı epizotlar sırasında beyin dalgalarını yapay olarak manipüle etmek bile mümkün olabilir.
Bu henüz uzak bir ihtimal olsa da, OKB'nin beyindeki aktiviteyi nasıl değiştirdiği, bu değişikliklerin nerede meydana geldiği ve ne kadar sürdüğü hakkında artık daha fazla şey biliyoruz. Bu 'nöral imzalar', parça parça oluşturuluyor.
Araştırma, Nature Mental Health dergisinde yayımlandı.