Narsisizm, son yıllarda popüler kültürde sıkça kullanılan, adeta koltuk değneği bir teşhis haline geldi. Sosyal medya, bu etiketi oraya buraya fırlatan insanlarla dolu. Eski sevgilimizden tutun, bazı ebeveynlerimize ve hatta o 'kesin narsist' dediğimiz iş yerindeki o kişiye kadar birçok insan bu sıfatla anılıyor.
Bu yaygın teşhislerin doğruluğu şüpheli olsa da, narsist bireylerin var olduğu bir gerçek. En uç noktada narsisizm, nadir görülen bir ruh sağlığı tanısı olan Narsisistik Kişilik Bozukluğu olarak adlandırılır. Ancak narsisizm aynı zamanda hepimizin farklı derecelerde sergilediği bir kişilik özellikleri kümesini de ifade eder.
Yüksek narsistik özelliklere sahip biriyle yakın ilişkide bulunanlar için bu deneyim genellikle iz bırakıcı olabilir. Bu tür ilişkilerden çıkanlar, genellikle 'Onları böyle yapan neydi?' gibi sorularla baş başa kalabilir.
Yakın zamanda yapılan bir meta-analiz, yani çok sayıda önceki araştırmanın bulgularını bir araya toplayan büyük bir çalışma, narsisizm ile yetişkin bağlanma stilleri arasındaki bağlantıyı inceledi. Bu çalışmanın bulguları, özellikle 'kırılgan' narsisizmin potansiyel köklerine dair önemli bir ipucu sunuyor.
Narsisizmin Çeşitleri
Narsisizmin temel olarak iki ana türü vardır:
Grandiyöz Narsisizm: Genellikle narsist denince akla gelen tip budur. Açıkça gösterişçi, saldırgan ve baskın bir kişilerarası tarzla karakterizedir.
Kırılgan Narsisizm: Buna karşılık, içe dönüklük, eleştiriye aşırı duyarlılık ve kırılgan benlik saygısını gizleyen savunmacı, güvensiz bir gösterişçilikle belirginleşir.
Her iki narsisizm türünün temelinde hak sahipliği, manipülasyon ve empati eksikliği gibi uzlaşmaz özellikler yatar. Bu da her ikisinin de ilişkilerde neden zorluklara yol açtığını açıklar.
Özellikle kırılgan narsisizm, romantik ilişkilerde bir dizi zarar verici davranışla ilişkilendirilmiştir. Bu özelliğe sahip bireyler, 'aşk bombardımanı' (love bombing), 'hayaletleşme' (ghosting) veya 'kırıntı bırakma' (breadcrumbing) gibi davranışlara daha yatkın olabilirler. Ayrıca genellikle daha düşük ilişki memnuniyeti bildirirler, sadakatsizliğe karşı daha hoşgörülü tutumlar sergilerler ve partner şiddetine daha yüksek oranlarda başvurabilirler.
Güvenli ve Güvensiz Bağlanma
Araştırmacılar, narsisizm düzeyi yüksek bireylerin romantik ilişkilerde nasıl davrandığını anlamak için bağlanma stillerine yönelmişlerdir.
Bağlanma teorisi, erken dönemde birincil bakıcılarla yaşanan deneyimlerin, kendimiz ve diğerleri hakkındaki inançlarımızı şekillendirdiğini öne sürer. Bu inançların yetişkinliğe kadar sürdüğü ve yetişkin ilişkilerimizi nasıl deneyimlediğimizi ve yönettiğimizi etkilediği düşünülür.
Çocukken kendimizi güvende, sevilen ve desteklenen hissedersek, kendimize ve başkalarına karşı daha olumlu bir bakış açısına sahip olma olasılığımız yüksektir. Bu, yetişkinlikte sağlıklı, istikrarlı ilişkiler için temel oluşturan güvenli bağlanmanın belirleyici özelliğidir.
Ancak erken dönem ilişkileri ihmal, tutarsızlık veya istismar ile işaretlendiğinde, güvensiz bağlanma stilleri ortaya çıkabilir. Yetişkin bağlanma modelleri genellikle üç tür güvensiz bağlanma belirler.
Kaygılı Bağlanma: Kendine karşı olumsuz, başkalarına karşı olumlu bir bakış açısından gelişir. Bu stile sahip bireyler genellikle sevgiye layık olmadıklarını hisseder ve ilişkilerde sürekli güvence ararlar, reddedilme ve terk edilme korkusu yaşarlar.
Kaçıngan Bağlanma: Kendine karşı olumlu, ancak başkalarına karşı olumsuz bir bakış açısına dayanır. Bu bireyler yakınlıktan çok bağımsızlığa öncelik verme eğilimindedir. Sonuç olarak, derin bağlar kurmakta genellikle zorlanırlar.
Korkulu Bağlanma: Hem kendine hem de başkalarına karşı olumsuz bakış açılarını içerir. Bu stile sahip olanlar genellikle bağlantı kurmayı çok isterken aynı zamanda bundan korkarlar, bu da ilişkilerde 'yaklaş-kaç' (push-pull) dinamiklerine yol açar.
İlginç Bir Örüntü
Gerçekleştirilen meta-analizde, 10.000'den fazla katılımcıyı içeren 33 önceki çalışmanın sonuçları birleştirilerek, narsisizmin dört yetişkin bağlanma stiliyle nasıl ilişkili olduğu incelendi. Genel olarak, narsisizm üç güvensiz bağlanma stilinin her biriyle ilişkilendirildi.
Ancak narsisizmin iki türüne ayrı ayrı bakıldığında ilginç bir örüntü ortaya çıktı. Kırılgan narsisizm, tutarlı bir şekilde güvensiz bağlanma stilleriyle bağlantılıydı – özellikle kaygılı ve korkulu bağlanma stilleri için orta derecede güçlü ilişkiler gözlendi.
Buna karşılık, grandiyöz narsisizmde böyle bir bağlantı görülmedi.
Peki bu, güvensiz bağlanmanın kırılgan narsisizme neden olduğu anlamına mı geliyor? Kesinlikle değil. İncelenen çalışmalar 'korelasyonel' nitelikteydi, yani bağlantılara baktılar, nedenlere değil. Dolayısıyla bağlanma stillerinin kırılgan narsisizme neden olduğunu söyleyemeyiz. Bunu yanıtlamak için, bireyleri zaman içinde takip eden boylamsal araştırmalara ihtiyaç vardır.
Yine de bulgular, güvensiz bağlanmanın – özellikle kaygılı ve korkulu bağlanma stillerinin – kırılgan narsisizmin gelişiminde önemli bir risk faktörü olabileceğini düşündürüyor.
Elbette, güvensiz bağlanma stiline sahip herkes yüksek düzeyde kırılgan narsisizme sahip değildir. Ancak bazıları için kırılgan narsisizm, erken dönem bağlanmaların tutarsızlık, ihmal veya istismar ile işaretlendiği durumlarda ortaya çıkan savunmacı bir başa çıkma stratejisi olarak belirebilir.
Çocukluk Yaralarını İyileştirmek
Bağlanma stilleri bir kişinin yaşamı boyunca oldukça tutarlı olma eğilimindedir, ancak değişim mümkündür. Bağlanma odaklı terapiler, örneğin şema terapi ve duygu odaklı terapi gibi yaklaşımlar, bireylerin bağlanma yaralarını iyileştirmesine ve daha güvenli ilişki kalıpları oluşturmasına yardımcı olabilir. Bu yaklaşımlar, özellikle kırılgan narsisizmi yüksek olanlar için faydalı olabilir.
Aynı zamanda, ailelerin ücretsiz ve zamanında ruh sağlığı hizmetlerine erişimi olması önemlidir, böylece çocukların travmalarını, yetişkin ilişkilerini ve bir sonraki nesli nasıl ebeveynlik yapacaklarını şekillendirmeden önce işleyebilmeleri ve iyileşebilmeleri desteklenir.
Ancak önleme, tedavi etmekten daha iyidir.
Ebeveynlere ve bakıcılara çocuklarıyla güvenli bağlanmalar kurmaları konusunda destek olmak ve onlara etkili ebeveynlik araçları sağlamak esastır. Maalesef çocuk istismarı oranlarının yüksekliği düşünüldüğünde – ki hem duygusal hem de fiziksel istismar ve ihmal gibi durumların kırılgan narsisizmin gelişimiyle bağlantılı olduğu gösterilmiştir – bu konu daha da acil hale gelmektedir.
Görmezden gelmenin maliyetini görmek için çok uzağa bakmaya gerek yok.