Ara

Nadiren Görülen Bir Mutasyon Virüslere Karşı Günlerce Süren Koruma Sağlayabilir: Yeni Umut Işığı!

Bilim insanları, nadir görülen ve insanları virüslere karşı neredeyse yenilmez hale getiren genetik bir mutasyonu laboratuvar ortamında taklit etmeyi başardı. Bu gelişme, gelecekte virüslere karşı mücadelede potansiyel bir tedavi yöntemi olarak umut vadediyor. Araştırmacılar, bu şaşırtıcı antiviral korumanın laboratuvar fareleri ve hamsterlarda da başarıyla taklit edilebildiğini gösterdi.

Daha önce bu tür bir antiviral süper gücü keşfeden araştırmacı, keşfinin 13 yıl önceye dayandığını ve hücre kültürü testlerinde bu tedavinin savunmasını aşabilen bir virüsle henüz karşılaşmadıklarını belirtiyor. Bu mutasyon, interferon-uyarıcı gen 15 (ISG15) eksikliğinden kaynaklanıyor. ISG15 eksikliği, vücutta hafif ancak sürekli bir inflamasyona yol açıyor. Hastaların bağışıklık hücreleri incelendiğinde, bu kişilerin nezle, kızamık, suçiçeği ve kabakulak gibi çeşitli virüslere maruz kaldıkları ancak bu enfeksiyonlar sonucunda belirgin şekilde hastalanmadıkları gözlemlendi.

Daha derinlemesine yapılan incelemeler, bu kişilerin virüsle savaşan proteinlerinin sürekli olarak düşük seviyede alarmda olduğunu ortaya koydu. Araştırmacı, "Eğer bu tür bir hafif bağışıklık aktivasyonunu diğer insanlarda üretebilirsek, onları hemen hemen her virüsten koruyabileceğimiz aklımın bir köşesindeydi" şeklinde konuştu.

Şimdi ise aynı araştırmacı ve ekibi, mRNA aşı teknolojisine benzer bir yöntem kullanarak laboratuvar hayvanlarında geçici bir ISG15 eksikliği oluşturdu. Bu tedavi yöntemi, virüslerin yaşam döngüsünün çeşitli aşamalarında etkili olan ve ekip tarafından belirlenen 10 proteinin üretilmesi için hücrelere talimat veriyor.

Test edilen fareler ve hamsterlar, bu tedavinin ardından başarıyla bu koruyucu proteinlerden daha fazla üretti. Araştırmacılar daha sonra aşılanan hayvanları SARS-CoV-2 virüsü ile karşılaştırdılar. Koruyucu proteinler enfeksiyonu sınırlamayı başardı, ancak hayvanların bağışıklık sistemlerinin geri kalanını etkilemediği görüldü. Araştırmacılara göre, üretilen protein miktarı az ve süreleri kısa olduğu için ISG15 eksikliği olan bireylerde görülen inflamasyondan çok daha az bir inflamasyon meydana geliyor. Ancak bu inflamasyon bile viral hastalıklara karşı koruma sağlamak için yeterli oluyor.

Aşılamanın etkileri geçiciydi ve yaklaşık dört gün sürdü. Bu süre, aşı platformu olarak kullanışlılığı açısından kısa gibi görünse de, belirli virüslere karşı aşılar geliştirilmeden önce sağlık çalışanları için kısa süreli bir koruma sağlayabilir. Bu teknolojinin, virüsün kimliğini bilmesek bile işe yarayacağına inanılıyor. Bu teknik, milyonlarca insanın ölümüne neden olan COVID-19 ve İspanyol Gribi gibi pandemilere benzer gelecekteki salgınlarda bağışıklık yanıtlarımızı büyük ölçüde artırma potansiyeline sahip.

Ancak, bu yöntem henüz testin çok erken aşamalarında bulunuyor. İnsanlarda mRNA'nın ihtiyaç duyulan yerlere güvenli bir şekilde nasıl ulaştırılacağı konusunda çözülmesi gereken birçok zorluk var. Tedavi hücrelerimize ulaştığında çalışıyor olsa da, herhangi bir nükleik asidin (DNA veya RNA) vücudun korunmak istenen bölgesine ulaştırılması şu anda alanın en büyük zorluğu olarak tanımlanıyor. Ayrıca, mRNA teknolojisine yönelik siyasi ve sosyal tepkiler de büyük bir engel teşkil edebilir. Ancak yeni yöntemin potansiyeli göz önüne alındığında, bu zorlukların üstesinden gelmeye değer olduğu düşünülüyor. Bu araştırma, Science Translational Medicine dergisinde yayınlandı.

Önceki Haber
SoftBank'tan Intel'e 2 Milyar Dolarlık Yatırım: ABD Yarı İletken Sektörüne Güven Tazeledi
Sıradaki Haber
Avustralya'da İnsan Boyunda Tarih Öncesi Balina Keşfi: Küçük Gözler, Keskin Dişler!

Benzer Haberler: