Migrenin kadınlarda erkeklere oranla daha sık görüldüğü uzun süredir biliniyor. Çocukluk döneminde kız ve erkek çocukları migren benzeri atakları eşit oranda yaşasa da, ergenlik sonrası kadınlarda bu durumun görülme sıklığı iki ila üç kat artıyor. Son yapılan bir Avustralya araştırması ise, migrenin daha önce düşünülenden daha yaygın olabileceğini ve her üç kadından birinin migrenle yaşadığını ortaya koydu. Karşılaştırma yapmak gerekirse, Avustralya'da her 15 erkekten yaklaşık biri migrenden etkileniyor.
Peki, bu farklılığın arkasındaki nedenler neler? İşte bilimsel veriler ışığında bildiklerimiz:
Migren: Basit Bir Baş Ağrısından Çok Daha Fazlası
Migren, sadece şiddetli bir baş ağrısı değildir; beynin duyusal bilgileri anormal işlemesiyle ortaya çıkan karmaşık bir bozukluktur. Bu, migren hastalarının beyinlerinin beş duyudan gelen bilgileri işlemede zorluk yaşayabileceği anlamına gelir:
- Görme: Işığa duyarlılık ve parlama sorunlarına yol açabilir.
- İşitme: Sese duyarlılığa neden olabilir.
- Koku: Belirli kokular baş ağrısını tetikleyebilir.
- Dokunma: Yüz veya saç derisinde hassasiyete yol açabilir.
- Tatma: Tat alma duyusunda bozulma, mide bulantısı ve kusmaya neden olabilir.
Migren atakları genellikle dört saat ile üç gün arasında sürer, ancak daha uzun da devam edebilir. Yukarıdaki belirtilere ek olarak, ataklar zonklayıcı baş ağrısı, baş dönmesi, yorgunluk ve konsantrasyon güçlüğü gibi semptomları da içerebilir. Migreni teşhis etmeye yardımcı olanlar, baş ağrısının yeri veya şiddeti değil, bu ek semptomlardır.
Kadınlarda Neden Ataklar Daha Sık Görülüyor?
Erkekler ve kadınlar arasındaki farkın belirginleştiği dönem ergenliktir. Bu dönemde vücutlarımızda cinsiyet hormonlarının üretimi büyük ölçüde artar. Hem erkeklerin hem de kadınların östrojen, progesteron ve testosteron ürettiğini öğrenmek şaşırtıcı olabilir. Erkeklerde testosteron seviyeleri daha yüksekken, kadınlarda östrojen ve progesteron seviyeleri daha yüksektir.
Ancak fark yaratan sadece hormonun türü değil, aynı zamanda zaman içindeki dalgalanmasıdır. Birçok kadın için migrenin hormonal dalgalanmalar nedeniyle kötüleştiği belirli "dönüm noktaları" vardır: ergenlik, adet dönemi, hamilelik ve menopoz öncesi dönem (son adet dönemine giden süreç).
Örneğin, bazı kadınlar her ay adet döngüsündeki östrojen seviyelerinin düştüğü evrelerle bağlantılı olarak migren ataklarında artış fark eder. Hatta migren ataklarının genellikle kanamanın başlamasından birkaç gün önce başladığı için adetlerinin ne zaman başlayacağını tahmin edebilirler.
Hormonlar Beyni Nasıl Etkiliyor?
Migren hastası kadınlar hormonal değişikliklere daha duyarlı olabilirler. Bu durum özellikle östrojen seviyesindeki ani düşüşlerde daha belirgindir. Ancak hormon seviyelerindeki daha hafif değişiklikler bile migren ataklarını tetikleyebilir.
Bu hormonal değişiklikler, migreni tetikleyen beyin süreçlerini aktive edebilir. Örneğin, kortikal yayılma depresyonu adı verilen, beyinde yayılan ve geçtikten sonra bazı bölgelerin diğerlerinden daha yavaş çalışmasına neden olan çok yavaş bir elektriksel aktivite dalgasıdır. Östrojenin azalması ayrıca, migren ağrısının başlamasında ve devam etmesinde kilit rol oynayan trigeminal sinir yoluyla bilginin alınmasını ve işlenmesini de etkileyebilir.
Her Türlü Dalgalanma Tetikleyici Olabilir
Hamilelik, migren ataklarını tekrar dengesizleştirebilir ve daha önce migren kontrolünde iyi bir dönem geçirmiş kişilerde bile atakları daha olası hale getirebilir. Özellikle hamileliği sürdürmek için gereken hızlı hormonal değişiklikler nedeniyle, ilk üç aylık dönemde migren semptomları genellikle kontrol altına alınamaz hale gelir. Hormonal değişikliklerin dengeye girdiği ikinci ve üçüncü trimesterlerde bu durum genellikle düzelir.
Ancak doğum yapmak başka bir değişikliktir. Hamileliğin sonuna doğru, östrojen seviyeleri hamilelik öncesi seviyelerin 30 katına, progesteron ise 20 katına çıkabilir. Doğumdan sonra bu hormonlar normale döndüğünde, migren atakları sıklıkla keskin bir şekilde kötüleşebilir.
Menopoz öncesi dönem de, yumurtalıklardaki azalan yumurta kaynaklarından gelen rastgele östrojen artışlarını içerebilir. Bu düzensiz hormon üretimi, migren ataklarında rastgele artışlara neden olabilir. Sıcak basmaları veya ruh hali değişiklikleri gibi menopozun diğer semptomlarıyla birleştiğinde bu durum daha da zorlayıcı olabilir.
Hormonal kontraseptifler ve menopoz hormon tedavisi de migren kontrolünü etkileyebilir. Bazen, düzenli ve sabit bir günlük dozda hormon takviyesi yapmak, hormonlara duyarlı baş ağrılarını ve diğer semptomları yönetmeye yardımcı olabilir. Ancak bazıları için ek hormon eklenmesi baş ağrısının şiddetlenmesine neden olabilir.
Migren Ailede Görülür Mü?
Genetik de bir rol oynar. Migrenin ailelerde, özellikle anne tarafından miras kalması tesadüf değildir. Bunun nedeni, annelerin çocuklarına mitokondri aktarmasıdır (babalar aktarmaz). Mitokondri, hücre içinde enerjiyi kontrol eden kısımdır.
Migren hastalarında, mitokondrilerinde daha az işlevsel enzim bulunur, bu da beyinlerinin enerji yetersizliği durumunda olduğu anlamına gelir. Bu durum, sistem üzerindeki stres daha da arttığı için migren ataklarında kötüleşir. Bu nedenle uyku yoksunluğu, öğün atlama veya duygusal stres gibi ek stres faktörleri migreni tetikleyebilir ve ağrıyı artırabilir.
Ayrıca, kadınlarda migren ile anksiyete ve depresyon arasında güçlü bir bağlantı vardır; bu durumlar kadınların stresli yaşam olaylarına tepki olarak daha sık geliştirdiği rahatsızlıklardır.
Kendi Desenlerinizi Bilmek Önemlidir
Eğer hormonların migren ataklarınızı etkilediğinden şüpheleniyorsanız, semptomlarınızı, baş ağrılarınızı içeren bir günlük tutmanız faydalı olacaktır. Her ay migren semptomları yaşadığınız günleri ve adet dönemlerinizi işaretleyerek kalıpları bulabilirsiniz.
Ağrı artışlarındaki desenleri belirlemek, doktorların size hormon tedavileri veya hormon dışı tedavileri içerebilecek kişiselleştirilmiş bir ilaç planı rehberliği sağlamasına yardımcı olur.