Cilt kanserinin en ölümcül türlerinden biri olan melanom, cerrahi müdahale ile alındıktan sonra bile bazı hastalarda ne yazık ki tekrarlayabiliyor. Ancak yapılan yeni bir çalışma, bu riskin basit bir kan testi ile belirlenebileceğini gösteriyor.
Bu test, hastanın kanından alınan küçük bir örnekle tümörden salınan DNA parçacıklarını (dolaşan tümör DNA'sı veya ctDNA olarak biliniyor) tespit edebiliyor. Özellikle evre III melanom hastalarında, yani kanserin lenf düğümlerine yayıldığı durumlarda, CT taramalarıyla görülemeyen mikroskobik düzeydeki kalıntıları bile ortaya çıkarabilme potansiyeli taşıyor.
Testin amacı, kanserin geri dönme olasılığı yüksek olan hastaları erken aşamada belirleyerek, daha agresif veya farklı tedavi yöntemlerine yönlendirilmesini sağlamak. Araştırmacılar, testin ameliyat sonrası ilk birkaç yıl içinde düzenli aralıklarla (örneğin aylık veya iki aylık periyotlarla) kullanılabileceğini öngörüyor.
Eğer kan testinde tümör DNA'sına rastlanırsa, bu durum doktorların hastayı daha yakından takip etmesine, ileri görüntüleme teknikleri kullanmasına veya tek bir ilaç yerine kombinasyon tedaviler gibi daha yoğun rejimler uygulamasına yol açabilir.
Melanom, cilt kanserlerinin sadece %1'ini oluştursa da, vücudun diğer bölgelerine hızla yayılabilmesi (metastaz yapması) nedeniyle ölümlerin büyük çoğunluğuna neden oluyor. Erken teşhis, hayatta kalma şansını artıran en önemli faktörlerden biri.
Yapılan çalışmada, cerrahi geçiren 597 hastanın kan örnekleri incelendi. Ameliyatın hemen ardından kanında tümör DNA'sı saptanan hastaların tamamında kanser nüksü gözlemlendi. Takip testlerinde ctDNA seviyelerinin yükselmesi veya kalıcı olarak yüksek kalması da nüks olasılığını artırdı.
Testin pozitif sonuç vermesi, kanserin %100 oranında geri döneceğini gösteriyor; yani testi pozitif çıkan hiçbir hastada nüks yaşanmaması gibi bir durum olmadı. Ancak testin negatif çıkması, hastanın tamamen güvende olduğu anlamına gelmiyor. Negatif sonuçların, kanserin geri dönmeyeceğini doğru tahmin etme oranı %71 seviyesinde kaldı. Yani bazı hastalarda kanda tespit edilebilir ctDNA olmamasına rağmen kanser nüksü yaşandı.
Araştırmacılar, pozitif test sonuçlarının yüksek doğruluk oranına sahip olduğunu, ancak negatif testlerin aynı derecede kesin olmadığını belirtiyor.
Saygın bir bilimsel dergide yayınlanan bu çalışmanın bir sonraki adımı, testin klinik laboratuvarlarda kullanılabilir hale getirilmesi ve gerçek dünya koşullarında tedavi kararları üzerindeki etkisini (klinik faydasını) gösteren ek denemeler yapılması. Bu testin klinik faydasının kanıtlanması, hastalığı cilt dışına yayılmış melanom hastalarının yönetimi için büyük bir ilerleme olacaktır.