Yaklaşık 1.300 yıl öncesine ait bir Maya altarındaki el hareketlerinin, kadim uygarlığın Long Count takvimindeki önemli tarihleri temsil edebileceği iddia ediliyor. Yeni bir araştırmaya göre, Maya halkı bu dönemde "işaret dili" kullanarak bir tür yazı sistemi geliştirmiş olabilir.
Çalışmanın yazarı ve dilbilimci antropolog, bu el işaretlerinin, bilinen diğer yazı biçimleriyle eşdeğer, iyi tanımlanmış bir betik oluşturduğunu belirtiyor. Araştırmacılar, bu el hareketlerinin kökeninin işaret dilinde olduğuna dair güçlü bir kanıt olduğuna inanıyor.
Ancak, bu yorum herkese uymuyor ve bazı uzmanlar tarafından "mantıksız" olarak nitelendiriliyor.
Mart ayında yayımlanan araştırmada, araştırmacı, Honduras'ta yer alan bir arkeolojik alan olan Copán'dan sekizinci yüzyıl sonlarına ait dikdörtgen bir Maya taşı altarı olan Altar Q'yu inceledi. Altar Q'nun her dört yüzünde toplam 16 Copán hükümdarı, kendine özgü el pozisyonları ve hiyeroglifler betimlenmiş durumda.
Altar Q, 1800'lü yılların ortalarından beri araştırmacıların ilgi odağı olmuş durumda. Yeni çalışmaya göre, bu eserin daha iyi anlaşılması, hükümdarların ellerindeki pozisyonlara bakılarak mümkün. Hatta, araştırmacı, Maya sanatının pek çok eserinde hükümdarların belirli el pozisyonlarına sahip olduğunu vurguluyor.
Çalışmada, "Maya hiyerogliflerinin olduğu her yerde, ortada veya birden fazla figürün tuttuğu çok benzersiz el biçimlerini görebilirsiniz. Bu el biçimlerini özel anlamlara sahip işaretler olarak çözdüm," ifadesi yer alıyor.
Bu yorum, Maya uygarlığının, Güney Meksika ve Orta Amerika'da Klasik Dönem'de (M.S. 250-900) gelişen bir yazı sistemine sahip olduğunu öne sürüyor. Araştırmacı, Maya'ların hiyerogliflerin yanı sıra ikinci bir yazılı betik kullandığına inanıyor. Birçok araştırmacı daha önce Maya yazı sisteminin tek betiğinin hiyeroglifler olduğunu düşünüyordu. Ancak bu yeni araştırma, sistemin tahmin edilenden daha karmaşık olduğunu ortaya koyuyor.
Bilinen Maya yazı sistemi, binden fazla kelime ve heceyi temsil eden hiyerogliften oluşuyor ve birçoğu hala çözülebilmiş ya da tam olarak anlaşılamamış durumda. Altar Q'nun hem hiyeroglifler hem de el işaretleri içermesi, araştırmacının bunu bir tür "Rosetta Taşı" gibi kullanmasına olanak tanımış. Ancak araştırmacı, Altar Q'daki el işaretlerinin, hiyerogliflerden farklı türde bilgiler taşıdığını ve birbirlerinin çevirisi olmadığını düşünüyor.
Araştırmaya göre, Altar Q'nun doğu, batı, güney ve kuzey yüzlerindeki el işaretleri, Long Count takvimindeki 9.0.2.0.0 (27 Kasım 437), 9.19.10.0.0 (30 Nisan 820), 9.16.13.12.0 (21 Ekim 764) ve 9.17.5.0.15 (7 Ocak 776) tarihlerini temsil ediyor. Bu tarihlerle anlam kazanabilmek için Long Count takviminin işleyişini anlamak gerekiyor.
Long Count takvimi, günler, yirmilik bloklar halinde gruplandırılır. Bu bloklar b'ak'tun, k'atun, tun, uinal ve k'in olarak adlandırılır. Örneğin, 9.19.10.0.0 tarihi, dokuz b'ak'tun, on dokuz k'atun, on tun, sıfır uinal ve sıfır k'in anlamına gelir. Bir k'in bir gün, bir uinal 20 gün, bir tun 18 uinal, bir k'atun 20 tun ve 1 b'ak'tun ise 20 k'atun yani 144.000 gün eder. Maya inanışına göre, 13 b'ak'tunluk bir döngü (13.0.0.0.0) yaratılışın tam bir döngüsünü temsil ediyordu.
Daha önce Altar Q'daki hiyerogliflerin, 64 günlük bir ritüeli anlatırken Long Count takviminin kullanıldığını ima ettiği biliniyordu. Bu ritüelin başlangıç tarihi, takvimde önemli bir adım olan ve en az iki sıfırla biten bir dönem sonuyla örtüşüyordu. Uzmanlar da daha önce bu hiyerogliflerin, Copán hanedanlığının dokuzuncu bak'tun'un başlangıcı ve sonunda başladığını ve bittiğini gösterdiğini belirtmişti.
Ancak araştırmacı,royal bir Maya metni için oldukça sıra dışı bir durum olarak, altar hiyerogliflerinde Long Count takvimine ait doğrudan bir tarih belirtilmediğini fark etti.
Araştırmacı, her bir hükümdarın serbest kalan elini inceleyerek, 16 farklı el işaretini hiyerogliflerle karşılaştırdı. İki farklı el işaretinin, bilinen sıfır rakamının hiyeroglif varyantlarına benzediğini ve dağılımlarının, Long Count dönem sonu tarihlerindeki sıfırların desenlerine benzediğini tespit etti. Bu nedenle, bu iki el işaretinin sıfırları temsil ettiğini ve toplam 16 el işaretinin dokuzuncu bak'tun'a denk gelen dört Long Count tarihini oluşturduğunu varsaydı.
Araştırmada, "Bu, her paneldeki el işaretlerinin, soldan sağa doğru okunan bir Long Count tarihinin K'atun, Tun, Winal ve K'in değerlerini kodladığı anlamına geliyor," deniliyor. Bak'tun değeri ise, her panelin üst kenarı ve dört hükümdarın başlarındaki, dokuz rakamına benzeyen ve yerçekimine ters duran bir çubuk-nokta konfigürasyonu ile temsil ediliyor. Hem 9 rakamı hem de ters durması, Maya kültüründe ölüm ve yeraltı dünyası ile ilişkilendiriliyor.
Bu noktada araştırmacı, takvim yuvası adı verilen daha kısa zaman döngülerini ele alan farklı bir Maya takvim sistemi olan Takvim Yuvası'ndaki tarihlerle ilgili hiyerogliflere geri döndü. Burada, 16 sayısının şaşırtıcı derecede yaygın olduğunu gördü. Örneğin, ilk ve son hükümdarın tahta çıkış ve ölüm tarihlerinin Takvim Yuvası katsayıları toplamı 16 ediyor.
Araştırmacı, "16 bu eserdeki en önemli sayı," diyor. Takvim tarihlerine dair diğer ipuçları arasında, yakındaki anıtsal metinlerle yönsel ilişkiler ve her tarihin yeraltı dünyası ile bağlantılı olması gerektiği varsayımı yer alıyor.
Sonuç olarak, her uzun takvim tarihini önemli bir olay veya durumla ilişkilendirdi. Doğu paneli ilk hükümdarın ölüm tarihini, batı paneli son hükümdarın ölüm tarihini, güney paneli 16. hükümdarın koruyucu tanrısıyla ilişkilendirilen bir tarihi ve kuzey paneli ise Altar Q'nun 64 günlük ritüelinin başlamasından 16 gün sonraki bir tarihi temsil ediyor.
Araştırmacı, ilk çözme işlemindeki güveninin ve hakemlerin ikna olmasının nedenini, birbirlerinden bağımsız ancak aynı sonuca işaret eden çoklu kanıt hatlarına sahip olmasına bağlıyor. Bu kanıtların tek başına zayıf olsa da, birlikte çok güçlü bir destek sağladığını ekliyor. Gözlemlerin, birbirine bağlı olmadıkları için doğrulama işlevi gördüğünü belirtiyor.
Maya yazı sistemi inanılmaz derecede karmaşık ve metin ile sanatın tasarımını kullanarak iki betiği entegre ediyor. Araştırmacı daha önce, günümüzde Wyoming, Colorado, Nebraska ve Kansas eyaletlerinde kökleri bulunan bir Amerikan yerlisi kabilesi olan Arapaho dilini konuşanların, işaret dilini ve konuşmayı nasıl birleştirdiğini araştırmıştı.
Ancak bu sonuçlara herkes katılmıyor. Çalışmaya dahil olmayan Alabama Üniversitesi'nden Maya epigrafisi konusunda uzmanlaşmış antropolojik arkeolog Alexandre Tokovinine, durumu "çok mantıksız görünüyor" olarak nitelendiriyor. Tokovinine, "Görsel ve metinsel veriler, yazarın hipotezine uyması için manipüle edilmiş gibi görünüyor," diyor.
Buna rağmen araştırmacı, kısmi çözmesinin gelecekteki çözme çabalarına temel oluşturacağını öne sürüyor.