Mars gezegenindeki Curiosity keşif aracı, sıradan görünen bir kaya parçasını kazara kırdığında ortaya çıkan parlak sarı renkli oluşum, bilim dünyasında heyecan yarattı.
Geçtiğimiz yılın mayıs ayında, 899 kilogramlık Curiosity aracı, Mars yüzeyindeki kırılgan bir mineral yığını üzerine geldiğinde, kaya parçalandı ve saf kükürt kristalleri olarak bilinen parlak sarı oluşumu ortaya çıkardı.
Mars'ta sülfat bileşikleri yaygın olsa da, bu keşif gezegen yüzeyinde ilk kez saf elementel kükürt bulunması anlamına geliyordu.
Daha da dikkat çekici olanı, Curiosity'nin kayayı bulduğu Gediz Vallis Kanalı'nın, daha önce parçalanan kükürt kayasına şaşırtıcı derecede benzeyen nesnelerle dolu olması. Bu durum, saf kükürtün bazı bölgelerde bol miktarda bulunabileceğine işaret ediyor.
“Saf kükürtten oluşan bir taş alanı bulmak, çöldeki bir vaha gibidir,” diyen bir yetkili, bu durumun beklenmedik olduğunu ve şimdiye dek açıklanmamış Mars jeolojisi hakkında yeni ipuçları sunduğunu belirtti. Bu tür garip ve beklenmedik keşiflerin, gezegen keşfini bu kadar heyecan verici hale getirdiğini ekledi.
Sülfatlar, genellikle bileşik formundaki kükürtün suyla birleşerek diğer minerallerle karıştığında oluşan tuzlardır. Su buharlaştığında, mineraller kuruyarak geride sülfatları bırakır. Bu sülfat mineralleri, Mars'ın su tarihi ve zaman içindeki jeolojik süreçleri hakkında önemli bilgiler sunabilir.
Bunun aksine, saf kükürt sadece çok dar bir koşullar dizisinde oluşur ve bu koşulların Curiosity'nin keşif yaptığı bölgede oluştuğuna dair bir kanıt bulunmuyordu. Mars'ın jeolojik tarihi hakkında hala birçok bilinmeyen varken, yüzeyde bol miktarda saf kükürtün bulunması, henüz farkında olmadığımız büyük bir gerçeğe işaret ediyor.
Kükürt, tüm yaşam formları için temel bir elementtir. Genellikle sülfat formunda alınır ve canlı organizmaların protein sentezlemesi için ihtiyaç duyduğu iki temel amino asidi oluşturmak için kullanılır. Mars'ta sülfatların varlığını uzun süredir biliyor olmamız, bu keşfin yaşam potansiyeli açısından yeni bir bilgi sunmadığı anlamına geliyor. Ancak, yaşamın varlığına dair kesin kanıtlar henüz bulunmuş değil.
Yine de, kimya, su ve geçmişte yaşam için uygun koşullar gibi canlı organizmaların kullanabileceği unsurların kalıntılarına rastlamaya devam ediyoruz.
Dünya'da mahsur kalmışken, Mars'a erişimimiz oldukça sınırlı. Curiosity'nin enstrümanları Gediz Vallis Kanalı'ndaki kükürtlü kayaları analiz edip tanımlayabildi, ancak bir kayayı kırıp açacak bir rota izlememiş olsaydı, bu kükürtün bulunması daha uzun sürebilirdi.
Bir sonraki adım, Mars hakkındaki bilgilerimize dayanarak bu kükürtün tam olarak nasıl oraya gelmiş olabileceğini anlamak olacak. Bu, Mars'ın jeolojik evrimine ilişkin detaylı modellemeler de dahil olmak üzere biraz daha çalışma gerektirecek. Bu sırada Curiosity, aynı bölgedeki veri toplama işlemlerine devam edecek.
Gediz Vallis kanalı, Mars tarihinin zengin bir bölgesi olup, milyarlarca yıl önce üzerinde akan antik bir nehrin izlerini taşıyan kayalara ev sahipliği yapmaktadır. Curiosity, bir sonraki kayanın etrafında ne gibi sürprizler olabileceğini görmek için hala kanal boyunca ilerliyor.
Mars'taki keşiflerine devam eden başka bir araç olan Perseverance, kendi görevinden beş yılı aşkın bir süre sonra gezegenin yüzeyinde ilerlemeye devam ediyor. En son keşiflerinden biri, beklenmedik şekilde yerinden edilmiş gibi görünen bir kaya parçası oldu ve bilim insanları bunun Mars'a ait olup olmadığını sorgulamaya itti.
Geçtiğimiz 19 Haziran'da, altı tekerlekli kaşif, başka bir gezegende herhangi bir robotik aracın gerçekleştirdiği en uzun yolculuk rekorunu resmen tamamladı. Tek bir sürüşte, aracın yüzeyde 411 metre ilerlediği belirtildi. Bu mesafe ilk bakışta az gibi görünse de, yavaş ilerleyen Curiosity ve Opportunity gibi araçlarla karşılaştırıldığında, Perseverance adeta bir hız canavarı.
Mars araçları gerçekten de birer mucize. İnsan ruhunun cesaretini, dayanıklılığını ve azmini temsil ediyorlar. Ve tabii ki, içinde yaşadığımız Evren hakkındaki sınırsız merakımızı.