Dünya'dan tanıdığımız likenler gibi bazı canlı türlerinin Mars'ın zorlu koşullarında hayatta kalabileceği, yeni bir bilimsel araştırma ile ortaya kondu.
Bilim insanları, laboratuvar ortamında likenleri bir yıl boyunca Mars'ın maruz kaldığı radyasyon miktarına birkaç saat içinde maruz bıraktı. Şaşırtıcı bir şekilde, bu Dünya kökenli canlılar bu süreci sağ salim atlattı.
Mars, yaşam için hiç de kolay bir gezegen değil. Kızıl Gezegen, ince atmosferi, düşük sıcaklıkları ve yüzeyinde sıvı suyun bulunmamasıyla devasa bir çölü anımsatıyor. Ancak yaşam önündeki en büyük engel, kozmik ışınlardan ve güneş patlamalarından gelen iyonlaştırıcı radyasyona karşı koruma sağlayan güçlü bir manyetik alanın olmaması. Bu radyasyon, canlı hücrelere zarar vererek DNA'larında mutasyona yol açabilir.
Bu aşırı koşullarda hayatta kalabilecek canlı gruplarından biri likenler. Likenler, mantarlar ile fotosentez yapan bakteri ve/veya algler arasında oluşan ortak yaşam birlikleridir. Gerçek birer organizma olarak kabul edilmeseler de, yaşam ağacında tür olarak listelenirler. Bu hibrit canlılar, hayatta kalmak için birlikte çalışır ve çoğu, uzun süre susuzluğa ve aşırı sıcaklıklara dayanabilen aşırıyağışlı (ekstremofil) özelliklere sahiptir. Hatta bazı türlerinin doğrudan uzay boşluğuna maruz kaldığında bile hayatta kaldığı gözlemlenmiştir.
Yeni araştırmada, bilim insanları iki farklı liken türünün, Mars koşulları altında iyonlaştırıcı radyasyona nasıl tepki verdiğini test etti. Bunun için, canlılar özel bir vakum odasına yerleştirilerek Kızıl Gezegen'deki atmosfer basıncı, sıcaklıklar ve atmosfer bileşimi taklit edildi. Likenler, bir yıllık Mars radyasyonuna yalnızca 5 saatte maruz bırakıldı. Testler boyunca her iki türün de metabolik olarak aktif kalabildiği görüldü.
Araştırmacılar, bu bulguların Mars'ın simüle edilmiş koşulları altında biyolojik süreçlere dair anlayışımızı genişlettiğini belirtiyor. Likenlerin adaptasyon yetenekleri ve Dünya dışı ortamları kolonileştirme potansiyelleri hakkında önemli bilgiler sağladığını ekliyorlar. Test edilen iki türden birinin (Diploschistes muscorum olarak adlandırılan tür), radyasyona karşı daha fazla direnç gösterdiği ve hücrelerinde daha az hasar oluştuğu tespit edildi. Bu da bazı likenlerin Mars koşullarına diğerlerinden daha iyi uyum sağlayabileceğini gösteriyor.
Ancak, yüzeyde bilinen sıvı suyun olmaması nedeniyle, herhangi bir türün Mars'ta uzun süre kendi başına hayatta kalmasının zor olduğu düşünülüyor. Dünya'daki tüm yaşam formları hayatta kalmak için suya ihtiyaç duyar.
Bilim insanlarına göre, likenler gelecekteki Mars görevlerine götürülebilecek önemli adaylar arasında yer alıyor, ancak D. muscorum dışında başka dirençli türler de bu yolculuk için uygun olabilir.
Likenler, Kızıl Gezegen'de potansiyel olarak hayatta kalabilecek tek yaşam formları değil. Uzun süredir Mars'ın gelecekteki potansiyel sakinleri olarak görülen aşırıyağışlı gruplardan biri de tardigradlar. Bu mikroskobik canlılar neredeyse yok edilemezdir ve metabolizmalarını durdurarak askıya alınmış bir animasyon durumuna girme yetenekleri sayesinde aşırı sıcaklıklara, ezici basınca, tamamen susuzluğa ve uzay boşluğuna bile dayanabilirler.
Diğer adaylar arasında, likenlere benzer yeteneklere sahip yosunlar bulunuyor. Bazı çöl yosun türlerinin gama ışınlarına ve sıvı nitrojene bile dirençli olduğu gösterilmiştir, bu da onların da Mars'ta iyi bir performans sergileyebileceğine işaret ediyor.
Bakteriler gibi tek hücreli mikroorganizmalar da, yer altında barınarak radyasyondan korunmaları halinde Mars'ta hayatta kalabilirler. Araştırmalar, bu mikropların yüzeyin altında yüz milyonlarca yıl boyunca bir nevi kış uykusu benzeri durumda kalabileceğini göstermiştir.
Ancak Mars'a ayak basacak ilk Dünya kökenli yaşam formlarının, aslında Mars'ta yaşamaya en az elverişli tür olan insanlar olması muhtemel. Uzay ajanslarının 2030'larda Kızıl Gezegen'e ilk insanlı görevi fırlatmayı planladığı biliniyor ve o zaman orada hayatta kalmanın ne kadar zorlu olduğunu bizzat deneyimleyecekler.