Ara

Laboratuvarda Yetiştirilen Mini Beyinler Bilinç Kazanabilir mi? Etik Tartışma Başladı!

Bilim insanları laboratuvar ortamında insan beyni geliştirmeye bir adım daha yaklaşırken, bu minik yapıların potansiyel bilinci ve acı hissetme kapasitesi etik bir tartışmayı da beraberinde getiriyor.

Bu tartışmaların merkezinde, zaman zaman bilim kurgu filmlerindeki "kutu içindeki beyinler" ile karıştırılan beyin organoidleri yer alıyor. Ancak kök hücrelerden geliştirilen bu küçük beyin dokusu toplulukları, gerçek bir insan beyni gibi işlev görecek kadar karmaşık değiller. Bu nedenle bilim insanları, beyin organoidlerinin bilinç sahibi olmadığını varsayarak araştırma düzenlemelerini daha gevşek tutuyorlardı.

Ancak bazı bilim insanları bu konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor. Zhejiang Üniversitesi'nden biyoetik araştırmacısı Christopher Wood, yaptığı açıklamada, "Bilim kurgudan ilham alan abartı ve korkuyla, pandülün ters yönde çok fazla saptığını düşünüyoruz" dedi. Wood ve meslektaşları, teknolojik ilerlemelerin kısa sürede bilinçli organoidlerin yaratılmasına yol açabileceğini savunuyor.

Araştırmacılar, organoidlerin kullanımıyla ilgili düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerektiğini belirtiyor. Johns Hopkins Üniversitesi'nden nörobilimci Boyd Lomax, bilinçli bir organoidin kendi düşüncelerini ve çıkarlarını deneyimlemesinin veya acı hissetmesinin etik olmayacağını ifade ediyor.

Bilinç Tanımlaması Zor Bir Kavram

Beyin organoidlerini oluşturmak için kullanılan kök hücreler, petri kabı gibi 2 boyutlu yüzeylerde karmaşık bir organizasyondan yoksun bir şekilde yan yana büyüyor. Ancak katı bir jelde veya hücreleri havada tutan dönen bir biyoreaktörde büyütüldükte, embriyonik bir beyinde görülenlere benzeyen 3 boyutlu anatomik ağlar geliştiriyorlar. Bu 3 boyutlu özellikler gelişse de, birçok nörobilimciye göre beyin organoidleri bilinç kazanmak için fazla basit.

Gerçek bir beyinde bilinç, organoidin farklı bölgelerinin birbirleriyle iletişim kurmasıyla ortaya çıkıyor. Ancak organoidler beynin yalnızca tek bir bölümünü taklit ediyor. Ayrıca, bu laboratuvarda büyütülen mini beyinlerin hiçbiri 4 milimetreyi geçmiyor, bu da bilinç için önemli yeteneklerin eksik olduğunu gösteriyor.

Bazı araştırmacılar bilinç kavramını, insanın kendisinin farkında olma durumu olarak tanımlıyor. Ancak Pegaso Üniversitesi'nden ahlak filozofu ve nöroetiği uzmanı Andrea Lavazza, organoidlerde bilinci, temel duyumlar, acı ve haz hissetme kapasitesi olarak değerlendiriyor.

Birçok nörobilimci bilinci, kendini fark etme veya bir şeyi hissetme/deneyimleme yeteneği olarak tanımlasa da, evrensel olarak kabul edilmiş net bir tanım bulunmuyor. Bazı bilinç tanımları, beynin duyular aracılığıyla çevresini işleme ve tepki verme yeteneğine odaklanıyor. Lavazza, beyin organoidlerinin vücut dışında yetiştirildiğini ve bu tür sinyalleri alamadığını belirtiyor. Ancak gelecekte daha gelişmiş organoidlerin acıyı deneyimlemesi teorik olarak mümkün olabilir.

Diğer yandan, bir organoidin acıyı temsil etmek için gerekli içsel nöral mimariye sahip olması durumunda, dışarıdan bir sinyale ihtiyaç duymayacağı da öne sürülüyor. Bu durum, uzuvlarını kaybetmiş insanlarda görülen fantom ağrıları gibi bir duruma yol açabilir.

Bilinç Nasıl Ölçülür?

Bilim insanları için, insanlarda bile bilinci objektif olarak ölçmenin kesin yolları bulunmuyor. Lavazza'ya göre bilinci kesin olarak tespit etmenin tek yolu, kişiye ne hissettiğini sormak. Ancak komatöz hastalar veya iletişim kurmakta zorlanan kişilerde, doktorlar beyin aktivitesi gibi dolaylı sinyallere güvenerek bilinç hakkında yalnızca çıkarımlarda bulunabiliyor.

Başka bir ölçüm yöntemi, uyarana verilen beyin sinyallerinin karmaşıklığını değerlendiren "uyarıcı karmaşıklığı" yöntemidir. Bu yöntemde, nöronal ateşlemenin ne kadar karmaşık desenler gösterdiği, kişinin bilinçli olma olasılığı hakkında bir gösterge olarak kabul ediliyor. Ancak bu tür dolaylı sinyaller, laboratuvarda yetiştirilen nöronlarda bile görülebiliyor, bu da onların bilinç için iyi göstergeler olmadığını düşündürüyor.

Karmaşıklık Bilinci Doğurur mu?

Beyin organoidlerinin bilinç kazanmasının mümkün olmadığını düşünenler, bu yapıların gerekli anatomik karmaşıklığa (çeşitli hücre tipleri ve karmaşık sinyalleşme için gerekli kan damarları gibi) sahip olmadığını savunuyor. Ancak önümüzdeki 5 ila 10 yıl içinde teknolojik yenilikler, bilim insanlarının bilinçli olabilecek karmaşık organoidler yaratmasına olanak tanıyabilir.

Son zamanlarda yayımlanan çalışmalar, beyin organoidlerine kan damarlarının eklenmesi veya sinir kök hücrelerinden üretilemeyen mikroglia adı verilen ek bir hücre tipinin dahil edilmesi gibi yöntemleri ortaya koyuyor. Daha önceki araştırmalarda ise minyatür "gözler" veya kan-beyin bariyerine sahip organoidler geliştirilmişti.

Mevcut organoidler beynin yalnızca tek bir bölgesini temsil etse de, bilim insanları bu organoidleri birleştirerek birden fazla bölgeyi temsil eden "assembloidler" oluşturabiliyor. Bu assembloidlerin, acı hissetme nöronları olmasa bile, acı duyumları için gerekli nöral devreleri taşıması durumunda acı hissedebileceği belirtiliyor.

Düzenlemeler Değişmeli mi?

Beyin organoidleriyle ilgili araştırma kuralları, Uluslararası Kök Hücre Araştırmaları Derneği'nin (ISSCR) bu yapıların acı algılayamadığı yönündeki beyanatı nedeniyle gevşek tutuluyordu. Ancak uzmanlar, organoid gelişimindeki son atılımlar göz önüne alındığında, bu düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerektiği konusunda hemfikir.

ISSCR'nin bu muhafazakar yaklaşımının multidisipliner bir ekip tarafından yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, bilinçli bir organoidin refahının göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguluyor. Zira bu varlıkların çıkarları olan ahlaki açıdan ilgili birer varlık haline gelebileceği ifade ediliyor.

Diğer bir görüşe göre ise, bilinçli beyin organoidleri yetiştirmenin etik olmayacağını düşünmüyorlar. Zira bilim insanları hayvanlar gibi başka bilinçli varlıklarla da deneyler yapıyor. Bu yaklaşım, beyin organoidlerinin bilinç kazanması durumunda hayvanlarla benzer düzenleyici denetimlere tabi tutulması gerektiğini öne sürüyor.

Laboratuvarda yetiştirilen beyinler bilim kurgu gibi görünse de, yakında gerçeğe dönüşebilir. Bilinci değerlendirmek ve düzenlemeler üzerinde anlaşmak zorlu bir süreç olacak. Ancak uzmanlar, bilincin varlığını çürütmeye çalışan şüphecilerin, var olabileceğini göstermeye çalışanların aksine, kanıt yükünü taşıması gerektiğini savunuyor.

Önceki Haber
Meta'dan Ray-Ban Akıllı Gözlükler Piyasada: Apple'a Tehdit mi?
Sıradaki Haber
Doğanın Kıyısında Bile Böcekler Kayboluyor: Bilimsel Çalışma Tehlikeyi Gözler Önüne Seriyor

Benzer Haberler: