Ara

Karanlıkta Parlayan Dev: Güneş Sistemi Yakınında Yeni Moleküler Bulut Keşfi

Güneş Sistemi'nin galaktik komşuluğunda uzun süredir gizlenen devasa bir nesne, tüm görkemli ve görünmez haliyle gün yüzüne çıkarıldı.

Yalnızca 300 ışık yılı uzaklıkta, yerel uzay balonu olarak bilinen bölgenin kenarında, gök bilimciler devasa, hilal şeklinde bir moleküler hidrojen bulutu keşfetti. Moleküler hidrojen, evrendeki her şeyin temel yapı taşıdır.

Bilim insanları, bu keşfi, yıldızlararası uzaydaki moleküler maddeyi, uzak-ultraviyole ışığının ışımasını arayarak bularak bir ilke imza attılar. Bulutu keşfedenler, ona şafağın antik Yunan tanrıçası Eos'un adını verdi.

Bu, moleküler hidrojenden yayılan uzak-ultraviyole ışınlarına doğrudan bakılarak keşfedilen ilk moleküler bulut. Veriler, uzak-ultraviyole ışığında floresan yaparak parlayan hidrojen moleküllerini gösteriyordu. Bu bulut kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parlıyor.

Gece gökyüzüne baktığınızda, yıldızlar ve gezegenler kadife üzerine serpilmiş parıldayan elmaslar gibi görünür. Işık noktaları görürsünüz, ancak aralarında pek bir şey fark etmezsiniz. Oysa yıldızlararası uzay boş değildir. Seyrek moleküler malzeme yıldızlar arasında sürüklenir, bazen daha yoğun bulutlar halinde bir araya gelir.

Bu malzeme, yıldızların doğduğu maddedir, ancak bir bulutsu oluşturmak için bir araya toplanmadığında görülmesi zordur. Yıldızlar çok ama çok parlaktır ve yıldızlararası ortamdan yayılan ışıltı çok çok soluktur.

Bu maddeyi tespit etmenin yolları vardır; örneğin, bir bulutun içinden geçen ışık dalganın yöneliminde veya frekansında hafifçe değişebilir. Yıldızlararası uzaydaki maddenin tespit edilmekten kaçınmış olabileceğine dair bir teori bulunuyordu.

Araştırmacılar, Güney Kore'nin ultraviyole uzay teleskobundan elde edilen halka açık gözlem verilerini analiz ederek farklı bir yaklaşım benimsedi.

Atomlara göre görünür evrenin yaklaşık yüzde 90'ını, kütleye göre ise yüzde 73'ünü hidrojen oluşturur. Moleküler hidrojen, ultraviyole yıldız ışınları tarafından aydınlatıldığında uzak-ultraviyole bölgesinde floresan yapar. Bu nedenle araştırmacılar çabalarını bu etkileşimle ilişkili güçlü bir emisyon aramaya odakladılar.

Bu onları Eos'a götürdü ve boyutunu ve şeklini haritalandırmalarını sağladı. Yaklaşık olarak hilal şeklinde ve çapı 80 ila 85 ışık yılı civarındadır. Bu konturun içinde, yaklaşık 2.000 güneş kütlesine denk gelen hidrojen içerir, bu da bulutun toplam kütlesinin yaklaşık yüzde 36'sını temsil eder.

Gece gökyüzünde gözlerimizle görebilseydik, Eos dolunayın 40 katı genişliğinde görünürdü.

Ekip, bulut içindeki bu malzemenin, çevresindeki yıldızlar tarafından buharlaştırıldığını, bu sürece fotodisasyon adı verildiğini belirledi. Milyon yılda yaklaşık 600 güneş kütlesi oranında dağılıyor ve yaklaşık 5,7 milyon yıl içinde tamamen yok olacak.

Kozmik zaman ölçeklerinde bu çok uzun bir süre değil.

Bu keşif heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve çözündüğünü ve bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürmeye başladığını doğrudan ölçebiliyoruz.

Daha da heyecan verici olan şey, bu çalışmanın, Samanyolu boyunca ve hatta daha geniş evrende gizlenen, daha önce görünmez olan moleküler bulutları aramak için geçerli bir yol göstermesidir. Bu, kendi galaksimizin yıldız oluşumu tarihi ve sürecin uzayın ve zamanın enginliğinde nasıl gerçekleştiği hakkında yeni bilgiler sunacaktır.

Uzak-ultraviyole floresan emisyon tekniğinin kullanımı, yıldızlararası ortam hakkındaki anlayışımızı yeniden yazabilir, galakside ve hatta kozmik şafağın en uzak tespit edilebilir sınırlarına kadar gizli bulutları ortaya çıkarabilir.

Araştırma, Nature Astronomy dergisinde yayınlandı.

Önceki Haber
Milyar Yıl Önce İskoçya'ya Düşen Göktaşı Dünya'daki Yaşamı Şekillendirmiş Olabilir!
Sıradaki Haber
TSMC Amerika'daki Üçüncü Çip Fabrikasına Hızla Başladı: AMD'den 2nm Hamlesi!

Benzer Haberler: