Ara

Karanlığın Ortasında Ortaya Çıkan Dünya Rekoru: 111.000 Örümcek Tek Bir Ağda Yaşıyor!

Türkiye'nin teknoloji ve bilim odaklı yayın organı Teknoscope olarak, doğanın bizlere sunduğu inanılmaz keşiflerden birini duyurmaktan heyecan duyuyoruz. Arnavutluk-Yunanistan sınırında bulunan ve derin bir karanlığa sahip 'Kükürt Mağarası'nda, araştırmacılar şu ana kadar belgelenmiş en büyük örümcek ağını keşfettiler. Bu devasa yapı, adeta bir örümcek şehri niteliğinde ve tam 111.000'den fazla örümceğe ev sahipliği yapıyor.

Bilim dünyasında büyük yankı uyandıran bu keşif, sürekli karanlık bir bölgede yer alan bu mağarada bulunan olağanüstü bir koloniyi ortaya koydu. Mağaranın girişine yakın, dar ve alçak tavanlı bir geçitte yer alan örümcek ağı, 106 metrekarelik bir alanı kaplıyor. Araştırmacılar, bu devasa yapının binlerce bireysel huni şeklinde örümcek ağının bir araya gelmesiyle oluştuğunu belirtiyor.

Bu durum, iki yaygın örümcek türünün koloni halinde yaşama davranışına dair ilk kanıtı sunuyor ve muhtemelen dünyanın en büyük örümcek ağını temsil ediyor. Mağaranın kükürtlü bir su kaynağıyla beslendiği ve bu ortamın, örümceklerin besin zincirinin temelini oluşturan mikroorganizmaları ve sinekleri barındırdığı belirtiliyor.

Bu örümcek megakenti, sülfürik asidin oyduğu Kükürt Mağarası'nda yer alıyor. Mağaranın bu olağanüstü örümcek kolonisine ev sahipliği yaptığının bilgisi daha önce mağara kaşifleri tarafından edinilmiş olsa da, bilimsel analizler bu keşfi daha da derinleştirdi. Yapılan incelemeler sonucunda, bu kolonide Tegenaria domestica (ahır huni eğiricisi veya ev örümceği olarak da bilinir) ve Prinerigone vagans adlı iki örümcek türünün bir arada yaşadığı belirlendi.

İki türün bu denli büyük sayılarda aynı örümcek ağı yapısı içinde bir arada yaşaması benzersiz bir durum olarak değerlendiriliyor. Normalde ahır huni eğiricilerinin, P. vagans türünü avlaması beklenirken, mağaranın karanlığı örümceklerin görüş yeteneklerini etkileyerek bu durumu değiştirdiği düşünülüyor. Örümcekler, bunun yerine 'ısırıcı olmayan' sineklerle besleniyor. Bu sinekler de mağaradaki kükürt oksitleyici bakterilerden kaynaklanan beyaz mikrobiyal biyofilmleri tüketiyor.

Örümceklerin kükürt zengini diyeti, bağırsaklarındaki mikrobiyomları etkileyerek mağara dışındaki aynı türdeki akranlarına göre daha az çeşitliliğe sahip olmalarına neden oluyor. Yapılan genetik analizler de mağara içi örümceklerin, dışarıda yaşayan akrabalarından genetik olarak farklılaştığını gösteriyor; bu da mağara sakinlerinin loş çevrelerine adapte olduğunu düşündürüyor.

Bilim insanları, bu tür ekstrem koşullarda türlerin beklenmedik davranışlar sergileyebileceğine ve genetik plastisite gösterebileceğine dikkat çekiyor. Bu koloninin korunmasının önemine vurgu yapılırken, araştırmacılar Kükürt Mağarası'nın sakinleri hakkında daha fazla bilgi ortaya çıkaracak yeni çalışmalar üzerinde de çalışıyor.

Önceki Haber
Aloft Yenilendi: Bloom & Blight Güncellemesi Oyunu Değiştirdi, v1.0 Yaklaşıyor Mu?
Sıradaki Haber
Çin'den Yapay Zeka Devrimi: Yerli Çip Kullanana Elektrikte Yarı Fiyat İndirimi!

Benzer Haberler: