Ara

Kanser Teşhisinde Devrim: Kan Testi Hastalığı Yıllar Öncesinden Yakalayabilir!

Kanserin, belirtiler ortaya çıkmadan veya mevcut tanı testleriyle belirlenmeden yıllar önce kan plazmasındaki DNA değişiklikleriyle tespit edilebileceği yeni bir araştırma ile ortaya kondu. Bu çığır açan çalışma, kanserle mücadelede erken teşhisin kapılarını aralıyor.

Yakın zamanda bilimsel bir dergide yayımlanan bu yeni araştırma, teşhisten üç yıl önce bağışlanan kan plazması örneklerinde, ölü kanser öncesi veya kanserli hücrelerden gelen serbest dolaşan DNA (hücre dışı DNA) izlerini buldu.

Çalışmaya dahil olmayan bir kanser araştırmacısı, bu gelişmenin klinik öncesi kanser tespiti için önemli bir adım olduğunu ve potansiyel olarak kanser taramasını kökten değiştirebileceğini belirtti. Erken müdahale sayesinde, birçok kanser türünde erken teşhisin genellikle daha iyi sonuçlarla ilişkili olduğu vurgulandı.

Kanser hastaları için prognoz, hastalık ne kadar geç yakalanırsa, özellikle de büyüyüp diğer dokulara yayıldığında genellikle daha kötüleşiyor. Ancak tümörlere yol açan gen değişiklikleri veya mutasyonlar, genellikle on yıllar öncesinden ortaya çıkabiliyor. Bu çalışmada yer alan bilim insanları, kanser henüz kendini göstermeden çok önce plazmada tümör DNA'sını tespit edip edemeyeceklerini görmek istedi.

Araştırmacılar, yaklaşık 40 yıl önce alakasız bir çalışma için hastalardan toplanan kan plazmasını inceledi. Kan bağışından sonraki altı ay içinde kanser geliştiren 26 katılımcı ile bağıştan sonra en az 17 yıl boyunca kanser geliştirmeyen 26 kontrol katılımcısı üzerinde duruldu.

Yapılan incelemelerde, kan bağışından sonraki dört ay içinde kanser geliştiren katılımcılardan alınan yedi plazma örneğinin bir ila üç ortak kanserli mutasyon içerdiği tespit edildi.

Bu hastaların altısı, ayrıca 3.1 ila 3.5 yıl öncesinden de kan bağışında bulunmuştu. Araştırma ekibi, bu erken örnekleri aynı mutasyonlar açısından değerlendirdi. Erken örneklerden ikisinin aynı DNA hatalarını içerdiği doğrulanarak, bu uyarı işaretlerinin tümörler ortaya çıkmadan yıllar önce, en azından bazı kişilerde, tespit edilebilir olduğu kanıtlandı.

Teşhisten üç yıl önce alınan altı plazma örneğinden sadece ikisinde birkaç yaygın mutasyon bulunması üzerine, plazma DNA'sı sekanslandı ve her hastaya özgü ek mutasyonlar arandı. Beyaz kan hücrelerinin (bir tür bağışıklık hücresi) genomları referans alınarak, üç hastanın plazma DNA'sında dört ila 90 arasında benzersiz mutasyon bulundu. Genel olarak, incelenen beş erken örneğin üçünde kanser ipuçlarına rastlandı.

Bu çalışmadaki hastalar meme, kolon, karaciğer, akciğer, pankreas ve rektum kanseri gibi çeşitli kanser türlerine sahipti. Ancak, test yönteminin tüm tümör tipleri için eşit derecede etkili olup olmadığı henüz net değil. Bazı organların diğerlerinden daha fazla tümör DNA'sı salgılayabileceği, örneğin kan-beyin bariyerinin beyin kanseri DNA'sının kan dolaşımına geçişini engelleyebileceği belirtildi.

Ek olarak, yeni araştırma, örnekleri toplandıktan sonraki aylarda tümör geliştiren 26 katılımcının 18'inde herhangi bir kanser DNA'sı bulamadı. Bu durum, klinik bir test için ideal olmasa da, doktorların her hastadan daha büyük hacimli plazma alması durumunda tespit oranının artırılabileceği öne sürüldü.

Testin, belirtiler ilk kez ortaya çıkmadan yıllar önce kanseri potansiyel olarak tespit edebilmesi, onu gelecekte hastalara önleyici tarama için faydalı kılabilir. Ancak, bu tanı yönteminin gereksiz yere hastaları alarma geçirebilecek ve biyopsi gibi invaziv tanı prosedürlerine veya gereksiz tedavilere yol açabilecek yanlış pozitif sonuçlara neden olmadığından emin olmak için daha fazla deneye ihtiyaç duyuluyor.

Bir kanser araştırmacısı, etik açıdan, bu tür testlerin rutin taramalarda uygulanmasının, tesadüfen bulunan bulguların nasıl ele alınacağına dair net yönergeler gerektireceğini ifade etti.

Çalışma sadece 52 kişiden alınan plazma örneklerini içerdiği için, doktorların bu testi güvenle kullanabilmesi için yüzlerce veya binlerce katılımcıyı içeren daha büyük araştırmalara ihtiyaç duyulacak. Uzmanlar, gerçekçi olarak, yaygın klinik adaptasyonun 5-10 yıl daha sürebileceğini tahmin ediyor.

Kişiselleştirilmiş mutasyonları bulmak, hastanın DNA'sını sekanslamayı gerektiriyor ve bu da yüksek maliyetli olabiliyor. Dolayısıyla, böyle bir test daha büyük denemelerde doğrulanabilse bile, muhtemelen taranmak istenen herkes için sağlanabilecek bir şey olmayacak ve testin, örneğin ailesinde kanser geçmişi olan risk altındaki gruplar için saklanması gerekebileceği düşünülüyor.

Yakın zamanda yapılan çalışma, çoğunlukla 45 ila 64 yaşları arasındaki Afro-Amerikan ve beyaz erkek ve kadınlardan oluşuyordu. Gelecekteki araştırmalar, testin genetik olarak farklı geçmişlere sahip insanlardaki etkinliğini inceleyebilir.

Önceki Haber
RTX 5050 İçin Geri Sayım Başladı: Dev Üreticilerden İlk Modeller!
Sıradaki Haber
3D Baskıda Devrim: Tek Seferde Hem Sert Hem Esnek Malzeme!

Benzer Haberler: