Ara

Kalp Ameliyatı Sonrası Gizemli Migrenlerin Perde Arkası Aralanıyor: Kan Pıhtıları Şüphesi

Bazı hastalar, yaygın bir kalp ameliyatının ardından, yanıp sönen ışıklar ve zikzak çizgiler gibi geçici görme bozuklukları olan görsel auralı migrenlerden şikayetçi oluyor. Bu beklenmedik komplikasyonun nedeni bir süredir gizemini koruyordu. Ancak yeni bir araştırma, beyindeki kan pıhtılarının bu duruma yol açabileceğine işaret ediyor.

Yapılan araştırmalar, bu tür kan pıhtılarının daha önce herhangi bir belirtiye neden olmadığı veya net olumsuz sonuçlar doğurmadığı düşünülüyordu. Ancak yeni çalışma, bu gizemli migrenlerin neden ortaya çıktığına dair yeni bir teori sunuyor.

Ciddi Bir Durumun Habercisi Olabilir mi?

Aritmi, yani düzensiz kalp atışlarını tedavi etmek için doktorlar, kalbe bir tüp yerleştirilerek düzensizliğe neden olan kalp dokusunun yakıldığı veya izlendiği kateter ablasyonu adı verilen bir işlem uygular. Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl yaklaşık 360.000 kişi bu ameliyatı geçiriyor.

Kateter ablasyonunda, arızalı kalp dokusunun yerine bağlı olarak farklı teknikler kullanılabilir. Bir strateji olan "transseptal ponksiyon", iki kalp odası arasında bir açıklık oluştururken, "retrograd yaklaşım" ise bu deliğin açılmasını gerektirmez.

Ancak kateter ablasyonunu takip eden aylarda, daha önce görsel auralı migren öyküsü olmayan hastaların %2,3'ü bu belirtileri ilk kez yaşadığını bildiriyor. Auralar genellikle bir migren atağından hemen önce veya sırasında ortaya çıkar.

Bu yeni belirtiler endişe verici çünkü beyne giden kan akışının tıkandığı iskemik felç, görsel auralı migren geçiren 45 yaş altı kişilerde 2,6 kat, aynı yaş grubundaki kadınlarda ise 3,7 kat daha olasıdır. Dolayısıyla bu migrenler, ciddi kardiyovasküler olayların habercisi olabilir.

Görsel Auraların Gizemli Kökeni

Bilim insanlarının, kateter ablasyonunun migrenle bağlantılı olabileceğine dair çeşitli teorileri bulunuyor. Bir teoriye göre, transseptal ponksiyon ile oluşturulan delik, kanın normal yolundan sapmasına neden olarak bu komplikasyonu tetikleyebilir.

Kan normalde kalbin sağ tarafından akciğerlere, oradan kalbin sol tarafına ve nihayet beyin de dahil olmak üzere vücudun geri kalanına dolaşır. Ancak, bir delik kanın akciğerleri baypas ederek doğrudan kalbin sol ve sağ odacıkları arasında seyahat etmesine izin verebilir. Araştırmacılar, bu dolaylı yolun, akciğer enzimleri tarafından normalde parçalanan bir tür nörotoksinin beyne ulaşarak auraları tetikleyebileceğini düşünüyor.

Bununla birlikte, MRG taramaları alternatif bir görsel aura tetikleyicisini ortaya çıkardı: kan pıhtıları, hava kabarcıkları veya yağlı birikintiler gibi kan dolaşımında seyahat eden ve ardından beyindeki kan damarlarını tıkayan embolilerin neden olduğu beyin lezyonları.

Görsel auralı migrenler, kalp ameliyatı öyküsü olmayan kişilerde de görülür, ancak bu senaryolardaki fenomenin ardındaki mekanizma belirsizdir. Önceki çalışmalar, genel olarak bu auraları yaşayan kişilerin beyin emboli öyküsüne de sahip olma eğiliminde olduğunu bulmuştur.

Ancak, ikisi arasında nedensel bir ilişki olup olmadığını belirlemek çok zor olmuştur. Beyin embolileri geçici olabildiğinden, bir bağlantı tespit etmek için hastanın auraları bildirdiği aynı zamanda taramalar yapılması gerekebilir.

Kateter ablasyonu geçiren hastalar, ameliyatlar daha fazla emboliye neden olabileceğinden, bağlantıyı araştırmak için bir fırsat sunabilir. Yakılan kalp dokusundan gelen kalıntılar beyne ulaşabilir, kan akışını engelleyebilir ve böylece beyin dokusunu oksijen ve besinlerden mahrum bırakabilir. Bu lezyonlar geçicidir, ancak araştırmacılar embolilerin kalp ameliyatı sonrası auralarla bağlantılı olabileceğinden şüpheleniyor.

Bu nedenle, 63 aritmi hastasının transseptal ponksiyon ile ve 57 hastanın ise retrograd yaklaşım ile tedavi edildiği bir deneme yapıldı. Hastalar ertesi gün beyin MRG taramalarına girdi ve bir ay sonra görsel auraları bildirdikleri bir anket tamamladılar. Her iki cerrahi tekniğinin de görsel auralara neden olma olasılığının eşit olduğu ortaya çıktı.

Bulgular, kalbin sağ ve sol tarafları arasında iletişim sağlayan bir deliğin varlığının, bu görsel auraların oluşması için hiç de gerekli olmadığını gösteriyor. Ancak MRG taramalarına bakıldığında, ameliyat sonrası beyin embolisi olan hastaların, embolisi olmayan hastalarla karşılaştırıldığında görsel auralar geliştirme olasılığının 12 kat daha fazla olduğu bulundu.

Sonraki Adımlar

Bir zamanlar belirti vermediği düşünülen beyin embolilerinin, en azından kısmen görsel auralara katkıda bulunabileceği belirtiliyor. Bilim insanlarının, embolilerin inme gibi daha ciddi sorunlarla da bağlantılı olup olmadığını araştırması gerektiği vurgulanıyor.

Ancak yeni çalışmanın bazı zayıflıkları da bulunuyor. Çalışmaya dahil olmayan bir uzman, çalışmanın ana sınırlılıklarının migren belirtilerinin kendi kendine bildirildiği olduğunu belirtiyor. "Doğrulanmış ve prospektif olarak elde edilmiş bir anketin bile belirli bir katılımcının semptomlarını yanlış sınıflandırması mümkün" diyor.

Uzman ayrıca, çalışmanın hastaların doğal olarak kalp odaları arasında bulunan ve çoğu insanda doğumdan kısa bir süre sonra kapanan patent foramen ovale adı verilen bir deliğe sahip olup olmadığını değerlendirmediğini de ekliyor. Ancak bu delik, yetişkinlerde migren, görsel auralar ve inmelerle ilişkilendirilmiştir.

Yeni çalışma yalnızca beyin lezyonlarının kalp ameliyatından hemen sonra görsel auralarla ilişkili olup olmadığını araştırdığı için, bu çalışmanın sonuçlarının genel olarak migren için genelleştirilebilir olup olmadığını belirlemek için gelecekteki çalışmaların gerekli olduğu belirtiliyor.

Önceki Haber
Genç Yıldızın 'Sisleri' Arasında Gizlenen Devasa Gezegen Keşfedildi: Bu Kez Gaia da Devrede!
Sıradaki Haber
Nvidia GB300 Sunucularının Seri Üretimi Başlıyor: GB200'e Yoğun Talep Sürüyor

Benzer Haberler: