Jüpiter'deki hava olaylarının Dünya'dakilere bazı şaşırtıcı benzerlikleri olabilir, ancak bazıları da kolay açıklamalara meydan okuyor. Şimdi bilim insanları, devasa gök gürültüsü ve şimşek fırtınaları sırasında Jüpiter'de 'püre topları' olarak adlandırılan devasa amonyak ve su buzundan oluşan, ıslak kar veya sulugöz kıvamında topakların yağdığını öne sürerek bu gezegenin vahşi bulutlarının garip kimyasal özelliklerini açıklayan bir hipotez geliştirdiler.
Gökbilimcilerin, Jüpiter'in atmosferinde (ve Satürn, Uranüs ve Neptün gibi diğer dev gezegenlerin atmosferlerinde) amonyak dağılımının neden bu kadar düzensiz olduğunu açıklamak için buldukları en iyi senaryo bu.
Araştırmayı yürüten uzmanlar başlangıçta bu fikre inanamadıklarını ve yıllarca bunu çürütmeye çalıştıklarını ancak başaramadıklarını belirtiyorlar. Bu mekanizmanın işleyebilmesi için pek çok şeyin bir araya gelmesi gerektiğini ve bunun oldukça egzotik göründüğünü ifade ediyorlar.
Bu hipotez ilk olarak 2020'de, NASA'nın Jüpiter yörünge aracı Juno'dan gelen verileri inceleyen bilim insanlarının, gezegenin üst atmosferinden amonyak ve suyun ayrılması için tuhaf bir mekanizma önerisiyle ortaya çıktı.
Öneriye göre, Jüpiter'in devasa fırtınaları suyu gezegenin su bulutlarının çok yukarısına fırlatıyor. Burada, buzla karşılaşan amonyak buharı buzu eritiyor. Ardından, su ve amonyak aşırı soğukta birlikte donuyor. Bir uzman, bu yüksekliklerde amonyakın bir antifriz görevi görerek su buzunun erime noktasını düşürdüğünü ve amonyak-su sıvısı içeren bir bulut oluşumuna izin verdiğini açıkladı. Bu yeni durumda, düşen amonyak-su sıvısı damlacıkları, yükselen su-buz kristalleriyle çarpışarak bulutları elektrikli hale getirebiliyor. Amonyak-su bulutlarının Dünya'da bulunmaması nedeniyle bu büyük bir sürprizdi.
Bunun gerçekten mümkün olup olmadığını araştırmak için bilim insanları, Juno ve Hubble Uzay Teleskobu tarafından Temmuz 2017'de, aracın hala devam eden devasa bir şimşek fırtınasının üzerinden uçarken topladığı verileri detaylıca inceledi.
Juno, mikrodalga radyometre enstrümanıyla altı farklı radyo frekansında kayıtlar alırken, Hubble ultraviyole, optik ve yakın kızılötesi dalga boylarında gözlemler yaptı.
Jüpiter'in atmosferi oldukça çalkantılıdır ve herhangi bir zamanda Dünya'dakine benzemeyen çok sayıda fırtına yaşanır. Ancak hava olaylarının çoğu nispeten sığdır. Yeni bir çalışmada, atmosferin üst yapısı incelenerek çoğu hava sisteminin görünen bulut tepelerinin yalnızca 10 ila 20 kilometre (6,2 ila 12,4 mil) altına kadar uzandığı ortaya konuldu.
Ancak bazı hava sistemleri, siklonik girdaplar, amonyak açısından zengin bulut bantları ve püre toplarının ortaya çıktığı şiddetli şimşek fırtınaları gibi, troposferin çok daha derinlerine dalıyor. Uzmanlar, her zaman baktığınızda Jüpiter'in çoğunlukla sadece yüzey seviyesinde, sığ olduğunu, ancak girdaplar ve bu büyük fırtınalar gibi bazı şeylerin daha derinlere inebildiğini belirtiyor. Temelde atmosferin üst kısmının, gezegenin içindekileri temsil etmekte oldukça başarısız olduğunu gösteriyorlar.
Bu püre topu fırtınaları, üst atmosferi etkili bir şekilde karıştırıyor. Püre topları oluşup düştükçe, atmosferi yaklaşık 150 kilometre derinliğe kadar amonyaktan arındırıyor, ancak onu gezegenin daha derin iç kısımlarına taşıyor. Daha önce bilim insanları, amonyakın ne tarafından uzaklaştırıldığını bilmiyordu. Püre topları bunu mükemmel şekilde açıklıyor. Su, derin bulutlarda yolculuğuna başlayıp yukarı fırlatılıyor, amonyakla karşılaşıyor ve yaklaşık üç kısım su ve bir kısım amonyak oranında karışıyor. Karışan topaklar donuyor ve Jüpiter'in derinliklerine düşüyor, burada buharlaşıyor ve içeriklerini bırakıyorlar.
Bu, suyu taşımak için son derece güçlü yükselici akımlar ve püre toplarının oluşup Jüpiter'in atmosferine geri yağacak kadar büyümesini sağlayacak son derece hızlı karışım gibi gerçekten spesifik koşullar gerektiriyor. Kanıt niteliğindeki ipucu, Juno'nun radyo verilerindeki bir sinyaldi. Bir uzmana göre, bulutun altında soğuma, yani eriyen buz veya amonyak artışı, yani amonyakın erimesi ve salınması gibi görünen küçük bir nokta vardı. Onu sonunda ikna eden şey, bu iki açıklamanın da ancak püre toplarıyla mümkün olmasıydı.
Bu taşıma mekanizmasının sadece Jüpiter'e özgü olması pek olası değil. Bilim insanları, Güneş Sistemi'ndeki ve ötesindeki tüm dev gezegenlerde de benzer mekanizmaların devrede olabileceği hipotezini ortaya attı. Umalım ki gelecekteki gözlemler bunları bulabilsin.