Dünyaca ünlü primatolog Jane Goodall, 91 yıllık yaşamında astoundingly bir başarıya imza attı: İnsanın ne anlama geldiğine dair dünya görüşümüzü temelden değiştirdi.
Henüz 26 yaşındayken, Tanzanya'nın kuzeyindeki Gombe Stream Milli Parkı'nda bir şempanzenin (Pan troglodytes) bir samanağzıyla termitleri bir yığın içinden çıkardığını gözlemledi.
Bu gözlemini paleoantropolog Louis Seymour Bazett Leakey'e bildirdiğinde, Leakey şu yanıtı verdi: "Şimdi aleti, insanı yeniden tanımlamalıyız ya da şempanzeleri insan olarak kabul etmeliyiz."
Tek bir insanın yaşam süresi içinde, hayvanların alet kullanımı üzerine yapılan çalışmalar tek bir samanağzından, maymunlar, kargalar, yunuslar, orkalar, kambur balinalar ve hatta arılar ve diğer böcekler tarafından kullanılan işlevsel nesnelerden oluşan bir demete dönüştü.
Artık alet kullanımı, yalnızca tanımlayıcı bir insan özelliği olarak görülmüyor. Kültürel aktarım da öyle.
Onlarca yıl boyunca Goodall ve Afrika'nın çeşitli ormanlarında çalışan diğer primatologlar, şempanze popülasyonlarında yaygın alet kullanımını keşfettiler; farklı grup ve bölgeler arasında değişen gelenekler tespit edildi.
Gombe şempanzeleri arasında Goodall, hayvanların termit avlamak için çubuklar, saplar ve dallar kullandığını, ayrıca 'peçete' ve 'içme aleti' olarak yapraklar kullandığını fark etti.
Ancak Gabon'da bilim insanları, şempanzelerin termitler yerine balı çıkarmak için çubuk kullandığını gözlemledi ve 1980'lerde Gine'deki şempanzelerin cevizleri kırmak için taş çekiçler ve örsler kullandığı görüldü.
Onlarca yıl boyunca Goodall gibi primatologlar, yetişkin şempanzelerin genç nesillere yaşadıkları ortama en uygun şekilde çubuk ve kaya kullanmayı öğrettiğinden kuvvetle şüpheleniyordu, ancak kesin kanıt 2016'da geldi.
O yıl, Kongo Cumhuriyeti'nde çalışan araştırmacılar, şempanzelerin gençlerine yiyecek avlamak için alet kullanmayı öğrettiğini gözlemledi ve filme aldı; bu, büyük bir ilk oldu.
Bu keşif, Goodall'ın alana yaptığı en büyük iki katkıyı bir araya getirdi: alet kullanımı ve anne ile yavru arasındaki güçlü bağlar.
Bulgular, primatlar arasında öğretme ve öğrenmenin derin evrimsel köklerine işaret ediyor ve nesiller arası kültürel aktarımın yalnızca insanlara özgü olmadığını gösteriyor.
Bu durum aynı zamanda yemek zamanlarıyla da sınırlı değil.
Yakın zamanda bilim insanları, bazı şempanze kültürlerinin, tıpkı bir sosyal moda trendi gibi, kulaklarına ve popolarına ot takıp taktığını gözlemledi.
Peki, alet kullanımı ve kültür insanları diğerlerinden ayırmıyorsa, onları ne ayırır? Goodall'ın keşfinden sonra birçok bilim insanı, türümüzün tanımlayıcı özelliği olarak dil üzerine eğildi.
Ancak bu konuda bile şempanzeler bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bu primatların zengin bir vokal iletişim sistemleri var ve bağırtıları, seslenmeleri, hırıltıları, dudak şapırtıları ve fiziksel jestleri, kendi dillerimizle garip benzerlikler taşıyor. Hatta bazı gerçek insan kelimelerini söylemeyi öğrenebiliyorlar, bu da konuşma için temel sinirsel temellere sahip olduklarını gösteriyor.
Gine-Bissau'daki bir doğa rezervinde şempanzeler, ritmik vuruşlar oluşturmak için taşları tahtaya vurarak ormanı bir davul seti gibi kullanıyor. Bu, aletler aracılığıyla uzun mesafeli iletişimin olası bir biçimidir.
Merhum primatolog Frans de Waal, ahlakın bile insanları ayırmadığını düşünmüyor. De Waal, dünyanın en büyük esir şempanze kolonilerini incelemesiyle ünlüdür. 2000'lerin başında, bu hayvanların aldatma ve çatışma çözme belirtileri gösterdiğini keşfetti ve tartışmalı olsa da, bu primatların empati ve 'ahlaki davranış' gibi özellikler sergilediğini savundu.
2019'da Gabon ormanlarındaki primatları inceleyen uzmanlar, de Waal'ın fikirlerini destekleyen bir davranış fark etti. Suzee adında dişi bir şempanze, küçük bir böceğe benzeyen bir şeyi ağzına alıp oğlunun ayağındaki bir yaraya uyguladı. Bu görüldükten sonra araştırmacılar, toplulukta bu davranışı sık sık fark etti.
Bilim insanları, tarihi belgeleri inceleyerek, şempanzelerin birbirlerinin yaralarını böcekler, yapraklar veya çiğnenmiş malzemeler kullanarak iyileştirdiği çok sayıda vakayı kaydetti.
Oxford Üniversitesi'nden primatolog Elodie Freymann bu yılın başlarında yaptığı açıklamada, "Araştırmamız, insan tıbbı ve sağlık sistemlerinin evrimsel köklerini aydınlatmaya yardımcı oluyor" dedi.
2012'de bir röportajda de Waal, "Yıllar geçtikçe, Jane Goodall'ın yaptığı gibi, henüz şempanzelerde tahmin etmediğimiz çeşitli yetenekleri ortaya koyan saha çalışmaları sayesinde, insanlarla, özellikle de insanlarla maymunlar arasındaki çizgi bulanıklaştı" demişti.
De Waal'ın ölümünden önceki son kitaplarından biri "Hayvanlar Hakkında Ne Kadar Akıllı Olduğumuzu Bilmek İçin Yeterince Akıllı mıyız?" başlığını taşıyordu.
Goodall bunu başarmış olabilir. Katkıları sayesinde, hayvan zekası üzerine yapılan araştırmalar asla eskisi gibi olmayacak.