James Webb Uzay Teleskobu (JWST), bilim dünyasına yeni bir dönüm noktası ekledi. Teleskop, bizimkinden oldukça farklı bir yıldız sisteminde yer alan, soğuk ve uzak bir gezegeni doğrudan görüntülemeyi başardı. Gökbilimciler bu önemli keşfi duyurdular.
14 Herculis c (kısaca 14 Her c) adı verilen bu ötegezegen, Herkül takımyıldızında, Dünya'dan yaklaşık 60 ışık yılı uzaklıkta, Güneş'e benzer bir yıldızın yörüngesinde dönüyor. JWST'nin yeni görüntüsünde, gezegen atmosferinden yayılan ısının görülebilir renklere çevrilmesiyle oluşan sönük, bulanık turuncu bir nokta olarak görülüyor.
Gökbilimciler, 14 Her c'nin yaklaşık 4 milyar yıl önce oluştuğunu ve atmosfer sıcaklığının sadece -3 santigrat derece olduğunu tahmin ediyorlar.
14 Her c, ana yıldızından yaklaşık 2,2 milyar kilometre (1,4 milyar mil) uzaklıkta dönüyor. Bu mesafe, Dünya'nın Güneş'ten uzaklığının yaklaşık 15 katına denk geliyor. Eğer gezegen bizim Güneş Sistemi'mizde olsaydı, Satürn ile Uranüs arasında bir yerde konumlanırdı.
Ancak bizim Güneş Sistemi'mizdeki gezegenlerin düz ve düzenli yörüngelerinin aksine, 14 Herculis sistemi oldukça sıra dışı bir dizilime sahip. Sistemdeki bilinen iki gezegen, 14 Her c dahil olmak üzere, birbirlerine göre yaklaşık 40 derecelik açılarla yörüngede dönerek yıldızlarının etrafında 'X' şeklinde bir çaprazlama düzeni oluşturuyor.
Bu sıra dışı dizilimin, sistemden üçüncü büyük bir gezegenin erken aşamalarda dışarı atılması sonucu oluşmuş olabileceği düşünülüyor. Bu durum, kalan iki gezegenin kütle çekimsel olarak çalkantılı bir 'gezegenler arası çekişme' yaşamasına neden olmuş olabilir.
Gökbilimciler, bu tür yalpalanmaların uzun zaman ölçeklerinde stabil göründüğünü ve böylesine egzotik bir yörünge konfigürasyonunu hangi tür gezegen-gezegen etkileşimlerinin üretebileceğini anlamaya çalıştıklarını belirtiyorlar.
Bu istikrarsızlığın bilimsel açıdan bir avantaj sağladığı ortaya çıktı. Bilinen yaklaşık 6.000 ötegezegenin sadece çok küçük bir kısmı doğrudan görüntülenebildi.
Gezegenlerin, yörüngesinde döndükleri yıldızlardan binlerce, hatta bazen milyonlarca veya milyarlarca kat daha sönük parladığını düşünürsek, 'deniz fenerlerinin yanındaki ateş böcekleri' gibi olduklarını söyleyebiliriz. Bu nedenle doğrudan görüntüleme teknik olarak çok zordur.
Doğrudan görüntülenen çoğu ötegezegen, yıldızlarının yoğun parıltısından sıyrılacak kadar yeterli kızılötesi ışık yayan sıcak, genç gaz devleridir. Buna karşılık, 14 Her c gibi daha soğuk ve yaşlı gezegenler genellikle tespit edilemeyecek kadar sönüktür.
Ancak gezegenin eğik ve çapraz yörüngesinin, 'doğrudan görüntüleme için harika bir haber' olduğu belirtildi. Gökbilimciler, JWST'nin sistemdeki en dıştaki gezegeni güvenle çözebileceğini tahmin edebildi.
Teleskopun özel yıldız ışığı engelleyici cihazı olan koronağrafı kullanarak, gezegenin sönük kızılötesi parıltısını izole etmeyi başardılar.
JWST sayesinde, daha önce doğrudan gördüğümüzden çok daha soğuk eski ötegezegenleri de kataloğumuza ekleyebildiğimizi ifade ettiler.
14 Her c'nin tahmini yaşı (yaklaşık 4 milyar yıl), kütlesi (Jüpiter'in yaklaşık yedi katı) ve gezegenlerin nasıl evrimleştiğine dair bilgisayar modellerine dayanarak, araştırmacılar gezegenin JWST görüntüsünde göründüğünden daha parlak - veya daha fazla ısı yaymasını - bekliyorlardı.
Gezegenin aslında beklediklerinden önemli ölçüde daha sönük olduğunu fark ettiler. Ancak bunun evrimsel modellerle ilgili bir sorun olduğunu düşünmüyorlar.
Dünyanın atmosferini inceleyen JWST, metanın tipik olarak beklenmesi gereken sıcaklıklarda karbondioksit ve karbon monoksit tespit etti. Bu durum, güçlü yukarı yönlü hava akımlarının, atmosferin derinliklerindeki sıcak gazları daha soğuk üst katmanlara taşıdığını düşündürüyor. Bu gazlar, muhtemelen ince buzlu bulutlarla birlikte, uzaya kaçan ısıyı azaltarak gezegenin beklenenden daha soğuk ve sönük görünmesine neden oluyor.
14 Her c ile birlikte, gökbilimciler inceleyebilecekleri ötegezegen yelpazesini genişletmiş oldular. Farklı kütlelere, sıcaklıklara ve yörünge geçmişlerine sahip gezegenleri inceleyerek, bilim insanları kendi sistemimiz de dahil olmak üzere gezegen sistemlerinin nasıl oluştuğu ve evrimleştiği hakkında daha derin bir anlayış kazanmayı umuyorlar.
Bu gezegenlerin nasıl değiştiğini anlamak istiyoruz, çünkü bizim buraya nasıl geldiğimizi anlamak istiyoruz.