Uzun bir banyo sonrası ya da havuzda geçen sürenin ardından parmaklarınızın buruştuğunu fark etmişsinizdir. Bu yaygın olayın neden gerçekleştiği üzerine yapılan araştırmalar, parmak uçlarımızdaki kan damarlarının rol oynadığını ortaya koymuştu. Ancak bu durumla ilgili merak edilen sorular bitmemişti. Örneğin, bu buruşukluklar her zaman aynı şekilde mi oluşuyor?
Bu sorunun peşine düşen bilim insanları, konuyla ilgili yeni bir araştırma başlattı. Çalışmada, üç gönüllüden parmaklarını 30 dakika boyunca suda bekletmeleri istendi. Daha sonra parmak uçlarının görüntüleri alındı. 24 saat sonra aynı işlem tekrarlandı ve görüntüler karşılaştırıldı.
Sonuçlar net: Parmaklardaki buruşma desenleri, oluşan döngüsel tepecikler ve vadiler şeklinde, büyük ölçüde tekrar ediyor.
Peki bu nasıl oluyor? Su, ter kanalları aracılığıyla cildimize sızdığında, cildimizin dış katmanındaki tuz konsantrasyonunu azaltır. Sinir lifleri bu değişimi beyne iletir ve vücudun otomatik tepkisi olarak küçük kan damarlarının büzülmesine neden olur. Bu küçük damarlar büzüldüğünde, cildin yüzeyini de beraberinde çekerler. Daha önce pürüzsüz olan parmaklar ve ayak parmakları bu çekmeyle birlikte buruşarak kuru erik benzeri bir doku alır.
Araştırmacılara göre, kan damarları pozisyonlarını çok fazla değiştirmezler; diğer kan damarlarına göre oldukça statik kalırlar. Bu da buruşuklukların her seferinde benzer şekilde oluşması gerektiği anlamına gelir ve yapılan bu araştırma bunu doğrulamıştır.
Bu buruşma sadece rastgele bir yan etki değil, aynı zamanda ölçülebilir bir avantaja sahip. Oluşan geçici oluklar ve çıkıntılar, ıslak koşullarda daha iyi tutuş sağlıyor. Bu sayede ıslak zeminlerde yürümek veya ıslak nesneleri kavramak kolaylaşıyor. Adeta geçici bir 'süper tutuş' özelliği kazanıyoruz.
Madem bu buruşukluklar bu kadar faydalı, neden kalıcı değiller? Araştırmacılar bunun kesin nedenini bilmese de, bu geçici dokunun parmak hassasiyetini azaltabileceği veya onları yaralanmalara karşı daha savunmasız hale getirebileceği düşünülüyor.
Başlangıçta, suya maruz kalan cildin şişmesinin buruşmaya neden olduğu düşünülüyordu. Ancak 2016 yılında yapılan bir çalışma, bunun gerçekleşmesi için cildin en az yüzde 20 şişmesi gerektiğini ortaya koyarak bu teoriyi çürüttü. Dahası, daha önceki araştırmalar, belirli sinir hasarı olan kişilerde bu buruşmanın gözlenmediğini göstermişti. Bu da mekanizmanın sinir sistemiyle yakın ilişkili olduğunu düşündürüyor.
Bu gibi detayları anlamak, sadece merakımızı gidermekle kalmıyor, aynı zamanda adli tıp gibi alanlarda da faydalı olabiliyor. Örneğin, parmak cildindeki bu deformasyonun nasıl oluştuğunu anlamak, doğal afetler sonrası uzun süre suya maruz kalmış bedenlerin kimlik tespiti gibi süreçlerde yardımcı olabilir.
Parmak izlerimiz gibi, suya girdiğimizde oluşan buruşukluk desenlerinin de kişiye özgü ve büyük ölçüde tutarlı olduğu ortaya çıkmış oluyor.