Bilim bazen ilk başta şaşırtıcı gelse de, üzerine düşünüldükçe daha anlamlı hale gelen bağlantılar ortaya koyar. Düşük IQ seviyesinin, gürültülü bir ortamda konuşmaları anlamada zorluk yaşamakla ilişkilendirilmesi de bu türden bir bulgu.
Yapılan önceki araştırmalar, nöroçeşitli bireylerin kalabalık ve gürültülü ortamlarda söylenenleri anlamada daha fazla zorluk yaşayabileceğini göstermişti. Bu konuda daha fazla veri toplamak isteyen araştırmacılar, bir çalışma yürüttüler.
Çalışmaya, hem gürültülü ortamlarda işitme güçlüğüyle ilişkilendirilen hem de farklı IQ seviyelerine sahip bireylerin bulunduğu otizm spektrum bozukluğu olan 12 kişi ve fetal alkol sendromu olan 10 kişi katıldı. Kontrol grubunu ise diğer katılımcıların yaş ve cinsiyetleriyle eşleştirilen 27 nörotipik birey oluşturdu.
Katılımcıların, aynı anda birden fazla sesin konuşulduğu gürültülü bir ortamda, bilgisayar programı tarafından üretilen bir konuşmanın detaylarını ne kadar iyi ayırt edebildikleri test edildi. Bu durum, "kokteyl partisi problemi" olarak da bilinir. Araştırmacılar, daha düşük IQ seviyesine sahip bireylerin bu görevi daha zor bulduğunu tespit etti.
Üniversiteden bir işitsel nörobilimci olan Bonnie Lau, "Bilişsel yetenek ile konuşmayı algılama performansı arasındaki ilişkinin, tanı kategorilerini aştığını" belirtti. Lau, bu bulgunun her üç grupta da tutarlı olduğunu ekledi.
Önemli bir nokta ise, tüm katılımcıların normal işitme seviyesine sahip olarak sınıflandırılmasıydı. Bu durum, gürültülü ortamlarda işitme zorluğunun, kulaklarla ilgili herhangi bir durumdan ziyade belirli bilişsel işlevlerle daha fazla ilişkili olabileceğini düşündürüyor.
Düşünüldüğünde bu mantıklı: Arka plandaki diğer seslerden bir konuşmayı ayıklamak, ses akışlarını ayırmayı, hangilerinin önemli olduğunu anlamayı ve konuşmayı izole etmeyi gerektirir. Bu, ciddi bir işitsel işlemleme sürecidir.
Bir konuşmayı sürdürmek için, gelen çeşitli işitsel ve görsel ipuçlarına dikkat etmek, bunları anlamak ve uygun şekilde yanıt vermek (örneğin, gülümseyerek veya başıyla onaylayarak) gerekir.
Lau, "Tüm bu faktörler, gürültülü olduğunda iletişimin bilişsel yükünü artırır" diye ekledi.
Gürültülü senaryo "kokteyl partisi" olarak adlandırılsa da, günlük hayatta karşılaştığımız birçok benzer durum var: kalabalık bir kahve dükkanında sipariş vermek, gürültülü bir sınıfta öğretmenin ne söylediğine odaklanmaya çalışmak veya kalabalık bir şehir caddesinde yol tarifi almak gibi.
Araştırmacılar, çalışmalarının nispeten küçük bir örneklem büyüklüğüne sahip olduğunu kabul etseler de, bulgularının bu tür durumlarda zorlanan bireylerin deneyimlerini iyileştirmeye yardımcı olabileceğini belirtiyorlar. Örneğin, belirli öğrencileri sınıfta ön sıralara oturtmak gibi.
Geçmiş araştırmalar, bu spesifik işitme sorunuyla mücadele etmenin yollarını bulmuş ve bunu demans ile ilişkilendirmişti. Ancak bu son araştırmanın ana çıkarımı, işitme sorunlarının her zaman aynı temel nedenlere sahip olduğu fikrinin ötesine geçmemiz gerektiğidir.
Lau, "Restoranlarda veya diğer zorlu gerçek dünya durumlarında dinlemekte zorlanmak için işitme kaybınızın olması gerekmez" dedi.
Araştırma, PLOS One dergisinde yayımlandı.