İngiltere'nin kuzeydoğusunda, Hadrian Duvarı yakınlarındaki Magna Roma Kalesi'nde yapılan kazılarda, oldukça büyük boyutlarda deri ayakkabılar gün yüzüne çıkarıldı. Bulunan bu devasa ayakkabılar, bazı haber kaynaklarına göre arkeologları şaşkına çevirdi.
Ayakkabıların günümüze kadar ulaşabilmesi, özellikle beklenmedik bir durum değil. Kuzey İngiltere'nin bu nemli topraklarında, düşük oksijenli ve su altında kalmış ortamlarda oluşan mükemmel koruma koşulları, deri ve diğer organik materyallerin bozulmadan kalmasını sağlıyor.
Hadrian Duvarı'nın hemen güneyindeki Vindolanda'da ve şimdi de Magna'da uzun yıllardır süren kazılar sayesinde, Roma dönemine ait devasa bir ayakkabı koleksiyonu elde edildi. Bu bulgular, o dönemde yaşamış askerlerin ve sivillerin giydiği ayakkabılar hakkında önemli bilgiler sunuyor.
Magna'da bulunan ayakkabılar, boyutları nedeniyle dikkat çekiyor. Vindolanda'da da daha önce büyük ayakkabılar bulunmuş olsa da, ölçülebilenlerin sadece %0.4'ü büyük boyutlardaydı. Vindolanda'daki ortalama ayakkabı numarası, günümüz İngiliz ölçüleriyle 38-39'a denk gelen 9.5 ila 10.2 inç uzunluğundaydı.
Ancak Magna'daki ayakkabı koleksiyonunda büyük boyutlu olanların oranı çok daha yüksek. Bulunan en büyük ayakkabı 12.8 inç uzunluğunda, bu da günümüz İngiliz ölçüleriyle yaklaşık 46-48 numaraya tekabül ediyor.
Bu ayakkabı koleksiyonu, akıllara hemen şu soruyu getiriyor: Magna'da yaşayan insanlar neden bu kadar büyük ayakkabılar giyiyordu?
Bu sorunun olası cevapları, daha çok soruyu beraberinde getiriyor ve arkeolojik araştırmanın temelini oluşturan önemli bir tartışma alanını ortaya koyuyor.
Magna kazılarının baş arkeoloğu, bu durumun bölgede yaşayan insanların daha büyük ayaklara sahip olması veya daha uzun boylu olmasıyla ilgili olabileceğini düşünüyor, ancak kesin bir bilgiye sahip olmadıklarını belirtiyor. Bu durum, Magna'daki askeri topluluğun oldukça uzun boylu olduğunu düşündürse de, Hadrian Duvarı çevresindeki Roma mezarlıkları yeterince araştırılmadığı için o dönemdeki insan boyları hakkında sınırlı bilgiye sahibiz.
Başka olasılıklar da mevcut. Örneğin, bu ayakkabılar, ekstra kat çorap veya daha kalın giysiler giyilebilmesi için tasarlanmış kar ayakkabıları veya kışlık botlar olabilir mi? Benzer koşullarda korunmuş bir mektupta, Vindolanda'da görev yapan birine gönderilen çorap ve iç çamaşırı hediyesinden bahsediliyor. Ayrıca, Magna'da konuşlu birliklerin bir kısmının Suriyeli okçulardan oluştuğu biliniyor. Bu askerlerin, İngiltere'nin dondurucu iklimine alışık olmaları beklenemez.
Peki, bu büyük ayakkabılar, sert kış koşullarıyla başa çıkma çabası mıydı? Yoksa, ayak şişmesi gibi tıbbi durumu olanlar veya tıbbi bandaj kullananlar için tasarlanmış özel ayakkabılar mıydı?
Arkeologlar, bu tür bulgular karşısında sadece tahminlerde bulunabiliyor ve bu tahminler, eldeki kanıtlara ve olası mantıksal açıklamalara dayanıyor. Arkeolojik yöntem, bu gibi yeni bulgularla şekilleniyor ve bazen "şaşkın arkeologlar" başlıkları atılsa da, aslında bu, titiz ve kanıta dayalı bir analiz sürecinin bir parçasıdır. Uzak geçmişin büyük bir kısmı zamanla kaybolmuş durumda ve günümüze ulaşanlar, orijinal tablonun sadece küçük bir parçasıdır.
Bu nedenle, arkeologlar "şaşkın" olmaktan çok, en olası yorumlara ulaşmak için birden fazla hipotezi titizlikle test etmektedir. Bu parçaları yorumlamak, eksik parçaları olan bir yapbozu birleştirmeye benzetilebilir.