Teknoloji dünyasında heyecan verici gelişmeler yaşanırken, bazı teknolojiler beklentileri karşılayamayınca rafa kaldırılıyor. Uzun süredir bataryalı elektrikli araçların (BEV) rakibi olarak görülen hidrojen yakıt hücreli elektrikli araçlar (FCEV) konusunda önemli bir gelişme yaşandı. Otomotiv devi Stellantis, hafif, orta ve ağır vasıta hidrojen yakıt hücreli araçların geliştirilmesine son verdiğini duyurdu. Bu araçların bu yılın ilerleyen aylarında üretime geçmesi planlanıyordu.
Hidrojenin en cazip yanı, bir tankı doldurmanın lityum-iyon bataryayı şarj etmekten daha hızlı olması. Bu durum, sürücülere fosil yakıtların çevresel etkileri olmadan benzinli araçların sunduğu kullanım kolaylığını vaat eden çekici bir alternatif olarak sunulmuştu. Ancak gerçekler pek de beklendiği gibi çıkmadı.
Hidrojen yakıt doldurma süresi, benzin veya dizel kadar hızlı değil. Hatta birkaç yıl önce yapılan bir yarışta, hidrojenli bir aracın tankının doldurulması yedi dakikaya kadar sürebilmişti. Daha sonra denenen sıvı hidrojen teknolojisinde ise yakıtın -253°C gibi oldukça düşük bir sıcaklıkta saklanması gerekiyordu ki bu da pratiklik açısından soru işaretleri yaratıyor.
Hacimsel olarak daha az enerji yoğunluğuna sahip olan hidrojenin üretimi de, yenilenebilir enerji kullanıldığında bile, verimli bir süreç değil. Ticari hidrojenin büyük çoğunluğunun, yenilenebilir kaynaklarla üretilen değil, hidrokarbon stoklarından buharla yeniden biçimlendirme yoluyla üretildiğini de belirtmek gerek. Bu işlem enerji yoğun ve karbonsuz olmaktan oldukça uzak.
Ayrıca, hidrojenli araçların yakıt ikmali için altyapı neredeyse hiç mevcut değil. Araçların verimsizliği, yakıtın pahalılığı, depolama zorluğu ve bulunabilirliğindeki kısıtlamalar, bu teknolojinin yaygınlaşmasının önündeki en büyük engeller olarak öne çıkıyor. Yüksek geliştirme maliyetleri ve FCEV'lerin yalnızca güçlü teşviklerle satılması göz önüne alındığında, Stellantis'in Fransa ve Polonya'daki hidrojenli kamyonetlerin üretimini iptal etme kararı bu nedenlerle şaşırtıcı değil.
Stellantis, bu kararın fabrikalarındaki iş kayıplarına yol açmayacağını ve Ar-Ge personelinin diğer projelere kaydırılacağını belirtti. Şirketin Avrupa operasyonlarından sorumlu üst düzey yöneticisi, Avrupa'daki sıkı CO2 düzenlemelerine uyum sağlamak amacıyla bu kararı aldıklarını, hidrojen pazarının hala niş bir segment olduğunu ve orta vadede ekonomik sürdürülebilirlik beklentisinin bulunmadığını ifade etti. Bu kararın, şirketin rekabet gücünü sağlamak ve elektrikli ve hibrit binek ve hafif ticari araç hamlesiyle müşteri beklentilerini karşılamak için açık ve sorumlu bir tercih olduğunu sözlerine ekledi.
