Dijital dünyada bir şeylerin yolunda gitmediğini hepimiz hissediyoruz. Bir zamanlar keyif aldığımız çevrimiçi ortamlar, kimsenin istemediği ekstralarla dolu, kullanışsız ve toksik hale geldi. Bu duruma adını veren ve Amerikan Diyalekt Derneği tarafından 2023'ün Kelimesi seçilen "enshittification" terimi, tam da bu bozulmayı ifade ediyor. Bu terim, uzun süredir dijital haklar savunucusu olan teknoloji gazetecisi ve bilim kurgu yazarı tarafından ortaya atıldı. Yazar, teknolojinin içine girdiği bu garip süreci ve bunun üstesinden gelme yollarını anlatan sürükleyici yeni bir kitap kaleme aldı.
Yazarın anlatımına göre, bir zamanlar yaptığı tatilde, internetin zor çektiği, bulut ormanının ortasındaki bir kabinde bulunurken yerel restoranları araştırmak için kullandığı popüler bir site yüklenememişti. Sadece sitenin logosunu gösteren ve başka hiçbir şey sunmayan bir deneyim yaşaması üzerine, o anki hayal kırıklığını dile getiren bir tweet attı. Başlangıçta bu kelimeye esprili yaklaşımlar olsa da, bu teknik eleştiriyle birleşince ve birçok insan aynı anda benzer kötü deneyimler yaşayınca, terim popülerleşti.
Kelimenin içinde küfür bulunması nedeniyle bazı pişmanlıklar dile getirilse de, yazarın yanıtı nettir: "Başka bir kelime bulmaya hazırsınız. Ben denedim. 'Platform çürümesi' o kadar da iyi değil." Hatta kelimenin bu küfürlü yapısı, insanların daha çok ilgisini çekiyor. Kitap başlığı radyo yayınlarında sansürlense de, sunucuların bu kelimeyi yaratıcı bir şekilde sansürlemekten keyif aldığı belirtiliyor.
Genel olarak "enshittification", çevrimiçi platformların zamanla kalitesinin ve kullanıcı deneyiminin düşmesi anlamına gelse de, yazarın tanımı daha spesifik. Bu bozulmanın nedenlerini, nasıl ilerlediğini ve diğer çevrimiçi hizmetlere nasıl yayılarak her şeyin aynı anda kötüleştiğini açıklıyor. Bu durumun Facebook, Twitter, Amazon, Google gibi platformlardan Airbnb'ye, çöpçatanlık uygulamalarından akıllı telefonlara kadar pek çok alanı etkilediği belirtiliyor. Yazar, bu durumun tekil sorunlar yerine yapısal bir sorun olduğunu vurguluyor.
Süreç, başlangıçta kullanıcıları çekmek için zarar pahasına yüksek kaliteli, iki yönlü yeni bir çevrimiçi ürünün oluşturulmasıyla başlıyor. Kullanıcılar bağlandıktan sonra, satıcı ürün kalitesini iş müşterilerinin lehine düşürmeye başlıyor. Bu, reklam satma, kullanıcı verilerini toplama ve satma veya satıcının görmek istediği içeriği önceliklendiren algoritmaları ayarlama gibi yöntemleri içerebilir. Bu, Facebook sayfaları oluşturan medya şirketleri gibi iş müşterilerini platforma bağlıyor. İş müşterileri de bağlandıktan sonra, satıcı bu hizmetleri de daha fazla kar elde etmek için kötüleştirebiliyor. İşte bu noktada ürün "enshittified" oluyor.
Yazar, bu dönemi "Enshittocene" olarak adlandırıyor ve bu çağın başlamasında etkili olan dört ana faktör belirliyor: Rekabet (piyasalar), devlet düzenlemeleri (antitröst yasaları gibi), birlikte çalışabilirlik (dijital araçların esnekliği) ve iş gücü gücü (nitelikli çalışanların azlığı ve kaldıraçları). Bu dört faktör normalde bozulmaya karşı birer fren görevi görür. Ancak, bu kısıtlamaların birer birer aşınması, bozulma dürtüsünün kontrolsüz kalmasına neden olmuştur. Bu nedenle, her türlü "tedavi", bu yerleşik eğilimlerin tersine çevrilmesini gerektiriyor.
Tüm bunların kapitalizmin doğası olup olmadığı sorusuna yazar, bunun geleneksel kısıtlamaların zayıflaması sonucu ortaya çıkan farklı ve bozulmuş sonuçlar olduğunu savunuyor. Ekonomik prensiplere göre, fırıncının ekmeği cömertliğinden değil, müşterisini kaybetme korkusundan dolayı ucuza ve kaliteli sunduğunu belirten yazar, firmaların daha iyi davranmasını sağlayan şeyin bu kısıtlamalar olduğunu vurguluyor.
Yazar, "enshittification" kavramını yayma konusundaki yaklaşımını, karmaşık argümanları farklı çerçevelerle açıklama çabası olarak görüyor. Sosyal medya platformlarının bozulması ve gelecekteki yeni platformların bu döngüden nasıl kaçınabileceği üzerine de konuşan yazar, kullanıcıların geçiş maliyetlerinin düşük olduğu, birlikte çalışabilir ve dağıtılabilir (federated) sosyal medya platformlarının bu bozulmayı engelleyebileceğini belirtiyor. Kullanıcıların kolayca başka bir yere geçebilmesi, platform yönetimini kullanıcıların çıkarlarına aykırı kararlar almaktan caydıracaktır. Yatırımcı baskısını ve etik kaygıları aşırı rasyonelleştirmeyi önlemek için sıkı yapısal güvencelerin gerekliliği de vurgulanıyor.
İnternetin geleceği için protokollerin, ürünlerden daha önemli olduğunu savunan yazar, e-posta veya web gibi teknolojilerin evrensel bir uygulamaya ihtiyaç duymadan çalıştığını belirtiyor. Mevcut sosyal medya platformlarının aksine, kullanıcıların kimliklerini ve mesajlarını başka platformlara taşıyabilmelerini sağlayan protokoller, daha dirençli bir dijital ortam yaratacaktır. Güvenlik ve gizlilik protokolleri de benzer şekilde, kaynak ayrılmasıyla daha kullanılabilir hale getirilebilir.
Yapay zeka (YZ) konusundaki gelişmelerin de "enshittification" sürecini hızlandırdığını düşünen yazar, şirketlerin kullanıcıları YZ'yi daha fazla kullanmaya zorlamak için metrikleri manipüle ettiğini ve bunun ürün kalitesinde genel düşüşlere yol açtığını belirtiyor. YZ'nin sunduğu potansiyel faydalara rağmen, mevcut uygulamaların işleri anlamlı kılan çalışanları etkisiz YZ sistemleriyle değiştirmesi ve sonuçta ortada hiçbir şeyin kalmaması endişesi dile getiriliyor.
Yazar, "enshittification" için bir "tedavi" önerse de, mevcut siyasi ortamda gerekli politikaların uygulanması için kolektif iradenin olup olmadığını sorguluyor. Ancak iyi haber, bu sorunun sadece teknolojiyle sınırlı olmaması. Emek gücü, rekabet, devlet düzenlemeleri ve birlikte çalışabilirlik gibi alanlardaki gelişmeler, bu soruna karşı mücadelede önemli rol oynayabilir. Sendikalaşma, antitröst davaları, tamir hakkı gibi konular, bireysel değil, geniş koalisyonların desteğiyle ilerleyebilir. Bu güçlerin ortak noktası, kurumsal konsolidasyon ve gelir adaletsizliğinden kaynaklanmalarıdır. Bu farklı sesleri bir araya getirmek, sorunun çözümünü sağlayacaktır. Yazar, "enshittification" analizinin ve tedavisinin, insan faktörleri ve güvenlik odaklı bir yaklaşımla dirençli bir internet tasarlama çabası olduğunu vurguluyor. Uzun süredir devam eden bir durumun sonunda kırılma noktalarına ulaştığımızı ve iklim ve siyasi sistemler gibi kritik alanlarda bu kırılma noktalarına ulaşmadan önce çözümler üretmemiz gerektiğini belirtiyor.