Güneş Sistemi'nin en dış katmanlarında devasa boyutlarda, henüz keşfedilmemiş bir gezegenin varlığı fikri, Plüton'un 1930'larda keşfedilmesinden bile önce gündemeydi. 'Gezegen X' olarak adlandırılan bu gezegen, Neptün'ün kütlesinin yeniden hesaplanmasıyla giderilen Uranüs'ün yörünge sapmalarını açıklamak için öne sürülmüştü. Ancak 2016'da iki astronom, bu gizemi yeniden canlandıran bir teori ortaya attı.
Bu yeni teori, Neptün'ün ötesinde yer alan ve cüce gezegenler, asteroitler ile diğer gök cisimlerinden oluşan Kuiper Kuşağı ile ilgili. Birçok Kuiper Kuşağı nesnesinin yörüngeleri, fiziksel beklentilerden farklılık gösteriyor. Astronomlar, bu sapmaların, çekim gücü oldukça yüksek, hayali bir 'Dokuzuncu Gezegen' tarafından etkilendiğini düşünüyor. Bu durum, Dünya'nın etrafında dönen Ay'ın yörüngesinin hem Ay'ın kendisini hem de Dünya'yı döndürmesiyle benzeşiyor. Dışarıdan bir gözlemciye göre Ay, sarmal bir hareket izler.
Başlangıçta şüpheyle yaklaşılan bu teoriye, giderek artan gözlemlerle birlikte daha fazla kanıt ekleniyor. Kuiper Kuşağı'ndaki cisimlerin yörüngelerinin gerçekten de düzensiz olduğu gözlemleniyor. Hatta bu cisimlerden biri olan 2017 OF201'in keşfi, bu teoriyi destekleyen önemli bir gelişmeydi. Oldukça eliptik bir yörüngeye sahip bu nesnenin yolu, ya erken bir çarpışma sonucu ya da Dokuzuncu Gezegen'in kütle çekim etkisiyle bu şekilde oluşmuş olabilir.
Ancak bu teorinin karşısında bazı soru işaretleri de bulunuyor. Eğer böyle bir gezegen varsa, neden şimdiye kadar keşfedilemedi? Bazı astronomlar, Kuiper Kuşağı nesnelerinden elde edilen yörünge verilerinin, gezegenin varlığını kesin olarak kanıtlamaya yetersiz olduğunu düşünüyor. Ayrıca, bu yörünge sapmalarını açıklayabilecek başka teoriler de mevcut; örneğin, devasa bir enkaz halkası veya küçük bir kara deliğin etkisi gibi.
En büyük zorluklardan biri ise, Güneş Sistemi'nin dış bölgelerinin yeterince uzun süredir gözlemlenmemiş olması. Örneğin, 2017 OF201 gibi nesnelerin yörünge periyotları binlerce yıl sürebiliyor. Bu tür ince kütle çekim etkilerini tespit etmek için birden fazla yörüngeyi incelemek gerekiyor.
Son zamanlarda keşfedilen yeni nesneler de Dokuzuncu Gezegen teorisine karşı meydan okumalar getiriyor. Örneğin, Subaru teleskobu tarafından keşfedilen 2023 KQ14 isimli 'sednoid' türü nesne, kararlı bir yörüngeye sahip. Bu durum, büyük bir gezegenin, hatta hayali Dokuzuncu Gezegen'in yörüngesini etkilemediğini düşündürüyor. Eğer Dokuzuncu Gezegen varsa, muhtemelen Güneş'ten çok daha uzak bir konumda bulunması gerekiyor.
Bu yeni keşifler, Dokuzuncu Gezegen teorisini zayıflatıyor gibi görünse de, Güneş Sistemi'nin en dış kısımlarında büyük bir gezegenin var olma ihtimali tamamen ortadan kalkmış değil. Ancak bu tür bir gezegeni tespit etmek, uzay araçlarının sınırlı hızları göz önüne alındığında oldukça uzun zaman alacaktır. Bu nedenle, yeni keşfedilen nesneleri incelemek ve gözlem yeteneklerimizi geliştirmek, bu gizemin çözülmesinde kilit rol oynayacaktır. Önümüzdeki yıllarda bu konuda daha fazla gelişme yaşanması bekleniyor.