Güneş Sistemi'nin en dış kenarlarında keşfedilmemiş devasa bir gezegen mi var? Bu fikir, 1930'lardaki Plüton'un keşfinden çok daha önceden beri dile getiriliyor.
Gezegen X olarak adlandırılan bu varsayımsal gezegen, bazı gökbilimciler tarafından Uranüs'ün yörüngesindeki tuhaf sapmaları açıklamak için öne sürülmüştü. Fiziksel hesaplamaların öngördüğü yörünge çizgisinden sapan Uranüs'ün hareketinin nedeni olarak, Dünya'dan birkaç kat büyük, henüz keşfedilmemiş bir gezegenin kütleçekimsel etkisi gösterilmişti.
Bu gizem, 1990'larda Neptün'ün kütlesinin yeniden hesaplanmasıyla büyük ölçüde çözülse de, 2016 yılında gökbilimciler tarafından Güneş Sistemi'nde dokuzuncu bir gezegenin varlığına dair yeni bir teori ortaya atıldı.
Bu teori, Neptün'ün ötesinde yer alan ve cüce gezegenler, asteroitler ve diğer gök cisimlerinden oluşan devasa bir kuşak olan Kuiper Kuşağı ile ilişkilidir. Neptün-ötesi cisimler olarak da bilinen birçok Kuiper Kuşağı cismi, Güneş etrafında yörüngede dönüyor. Ancak, tıpkı Uranüs gibi, bu cisimlerin de beklenilenin dışında, düzensiz yönelimlerde döndüğü gözlemleniyor.
Gökbilimciler, bu cisimlerin yörüngelerini etkileyen güçlü bir kütleçekimsel varlığın olması gerektiğini savunarak, dokuzuncu gezegeni olası bir açıklama olarak sunuyorlar. Bu durum, kendi Ayımızın Güneş etrafındaki yörüngesine benzer bir mantıkla açıklanabilir. Ay, Dünya ile olan mesafesi göz önüne alındığında beklenilen şekilde 365.25 günde bir Güneş etrafındaki tam turunu tamamlar. Ancak, Dünya'nın kütleçekimsel etkisi nedeniyle Ay, aynı zamanda her 27 günde bir Dünya etrafında da döner. Dışarıdan bir gözlemci açısından bakıldığında, Ay'ın hareketi spirale benzer bir şekilde ilerler. Benzer şekilde, Kuiper Kuşağı'ndaki birçok cisim de sadece Güneş'in kütleçekiminden daha fazlasından etkilendiklerine dair işaretler gösteriyor.
Başlangıçta gökbilimciler ve uzay bilimcileri dokuzuncu gezegen teorisine şüpheyle yaklaşsa da, giderek güçlenen gözlemler sayesinde Neptün-ötesi cisimlerin yörüngelerinin gerçekten de düzensiz olduğuna dair kanıtlar artıyor. 2018 yılında örneğin, yaklaşık 700 km çapında ve oldukça eliptik bir yörüngeye sahip olan 2017 OF201 adlı cüce gezegen adayı duyuruldu. Bu cismin Güneş etrafında dairesel bir yörüngeye sahip olmaması, ya erken yaşam evresinde bir çarpışmanın bu yola soktuğunu ya da dokuzuncu gezegenin kütleçekimsel etkisini düşündürüyordu.
Teorinin Karşılaştığı Zorluklar
Bununla birlikte, eğer dokuzuncu gezegen varsa, neden henüz kimse onu bulamadı? Bazı gökbilimciler, Kuiper Kuşağı cisimlerinden elde edilen yörünge verilerinin, varlığı hakkında kesin sonuçlar çıkarmak için yeterli olmadığını sorguluyor. Bunun yerine, cisimlerin hareketleri için enkaz halkası gibi alternatif açıklamalar veya daha fantastik bir şekilde küçük bir kara delik fikri gibi teoriler de ortaya atılıyor.
Ancak en büyük sorun, Güneş Sistemi'nin dış bölgelerinin henüz yeterince uzun süre gözlemlenmemiş olmasıdır. Örneğin, 2017 OF201 cisminin yörünge periyodu yaklaşık 24.000 yıl. Bir cismin Güneş etrafındaki yörünge yolu kısa bir süre içinde belirlenebilse de, herhangi bir kütleçekimsel etkinin incelenmesi için muhtemelen dört ila beş yörüngelik bir gözlem gerekebilir.
Kuiper Kuşağı'nda yeni keşfedilen cisimler de dokuzuncu gezegen teorisi için zorluklar ortaya koymaktadır. Son keşiflerden biri olan 2023 KQ14, Hawaii'deki Subaru teleskobu tarafından keşfedildi. Bu cisim, zamanının çoğunu Güneş'ten uzak, ancak Güneş'in kütleçekim etkisinin devam ettiği geniş bir alanda geçiren bir "sednoid" olarak sınıflandırılıyor. Bu alan, Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığının 5.000 katı kadar bir mesafededir. Cisimlerin "sednoid" olarak sınıflandırılması, Neptün'ün kütleçekimsel etkisinin onlarda pek az veya hiç olmadığını göstermektedir.
2023 KQ14'ün Güneş'e en yakın mesafesi yaklaşık 71 AB (astronomik birim), en uzak mesafesi ise yaklaşık 433 AB'dir. Karşılaştırma yapmak gerekirse, Neptün Güneş'e yaklaşık 30 AB uzaklıktadır. Bu yeni cisim de oldukça eliptik bir yörüngeye sahip olsa da, 2017 OF201'den daha kararlıdır. Bu durum, dokuzuncu bir gezegen de dahil olmak üzere hiçbir büyük gezegenin yörüngesini önemli ölçüde etkilemediğini düşündürmektedir. Eğer dokuzuncu gezegen varsa, muhtemelen Güneş'ten 500 AB'den daha uzakta olması gerekmektedir.
Dokuzuncu gezegen teorisi için işleri daha da zorlaştıran bir diğer gelişme ise, keşfedilen dördüncü sednoid'in 2023 KQ14 olmasıdır. Diğer üç cisim de kararlı yörüngeler sergilemekte ve benzer şekilde, herhangi bir dokuzuncu gezegenin gerçekten çok uzak olması gerektiğini göstermektedir.
Bununla birlikte, Kuiper Kuşağı'ndaki cisimlerin yörüngelerini etkileyen devasa bir gezegenin hala var olabileceği olasılığı devam etmektedir. Ancak gökbilimcilerin böyle bir gezegeni bulma yetenekleri, insansız uzay araçlarının sınırlamalarıyla da kısıtlanmaktadır. NASA'nın New Horizons aracının hızına dayanan tahminlere göre, bu tür bir gezegeni bulmak için gereken yolculuk yaklaşık 118 yıl sürecektir.
Bu, bulmak için yer tabanlı ve uzay tabanlı teleskoplara güvenmeye devam etmemiz gerekeceği anlamına geliyor. Gözlem yeteneklerimiz daha da detaylandıkça sürekli olarak yeni asteroitler ve uzak cisimler keşfedilmektedir, bu da orada ne olabileceği konusunda giderek daha fazla ışık tutacaktır. Bu nedenle, bu (çok büyük) uzay alanını takip etmeye devam edelim ve önümüzdeki yıllarda neler ortaya çıkacağını görelim.