Etrafımızdaki dünyayı görmemiz ışık sayesinde gerçekleşir. Gördüğümüz nesneler ya kendileri ışık kaynağıdır (bir mum veya telefon ekranı gibi) ya da ışık onlardan yansıyarak gözümüze ulaşır.
Işık önce gözümüzün kornea, göz bebeği ve mercek gibi optik bileşenlerinden geçer. Bu kısımlar birlikte çalışarak ışığı retinaya odaklar. Retinayı, ışığı algılayan ve bu bilgiyi beyne ileten bir ekran gibi düşünebilirsiniz. Aynı zamanda göze zarar gelmesini önlemek için ışığın yoğunluğunu da kontrol ederler.
Göz merceğinin en önemli görevlerinden biri, farklı mesafelerdeki nesnelerden gelen ışığı doğru şekilde retinaya odaklamaktır. Bu işleme 'uyum' (akomodasyon) denir.
Mercek bu önemli görevi yerine getirirken, içinden geçen ışığı ters çevirir. Bu şu anlama gelir: Nesnenin üst kısmından gelen ışık retinada daha alta, alt kısmından gelen ışık ise retinada daha üste düşer. Yani, mercekten geçip retinaya ulaşan görüntü aslında baş aşağıdır.
Peki bu durumda beynimiz bu ters görüntüyü tekrar düzeltmek için 'ters çevirme' işlemi mi yapıyor? Hayır. İşte nedeni:
Algıda 'Terslik' Aslında Önemli Değil
Beynimiz tarafından yorumlanan görüntü, gerçek dünyaya göre 'baş aşağı' olsa da, asıl soru şudur: Bu bizim için bir sorun teşkil ediyor mu?
Kendi deneyimlerinizden de bildiğiniz gibi, cevap muhtemelen hayır. Dünya içinde sorunsuz bir şekilde hareket ediyor ve etkileşimde bulunuyoruz.
Peki beynin neresinde bu görüntü tekrar 'doğru' yöne çevriliyor veya 180 derece döndürülüyor? Görme bilimcileri, aslında böyle bir 'ters çevirme' veya döndürme işleminin gerçekleşmesi gerektiği fikrini reddeder. Bunun sebebi, beynimizin görsel bilgiyi işleme şeklidir.
Algıladığınız nesne, beynin farklı bölgelerindeki çeşitli nöronların (bilgiyi işleyen beyin hücreleri) ateşlenmesiyle 'kodlanır'. Bu ateşlenme paterni, odaklandığınız nesne hakkındaki bilgiyi kodlayan şeydir. Bu bilgi; nesnenin sahnedeki diğer her şeyle, vücudunuzun dünyadaki pozisyonuyla ve hareketlerinizle olan ilişkisini de hesaba katar.
Tüm bu göreceli kodlamalar birbirleriyle tutarlı ve sabit olduğu sürece, ortada bir ters çevirme yapmaya gerek kalmaz.
'Baş Aşağı' Gözlüklerle Bile Fonksiyon Görebiliyoruz!
Çeşitli araştırmalar, görsel girdideki büyük değişikliklere nasıl adapte olduğumuzu incelemiş ve deneklerden görüntüyü ters çeviren özel gözlükler takmalarını istemiştir.
Bu gözlükler sayesinde görüntü retinaya 'doğru' yönde düşer, ancak beyin için alıştığının 'baş aşağı' halidir.
1930'larda Avusturya'da yapılan ve 'Innsbruck Gözlük Deneyleri' olarak bilinen çalışmalarda, denekler haftalarca hatta aylarca dünyayı farklı gösteren gözlükler taktılar. Bu gözlükler arasında gelen görüntüyü ters çevirenler de vardı.
Tahmin edebileceğiniz gibi, bu gözlükleri takan insanlar başlangıçta günlük aktivitelerinde büyük zorluklar yaşadılar. Tökezliyor, eşyalara çarpıyorlardı.
Ancak bu durum geçiciydi.
Katılımcılar ilk birkaç gün dünyayı baş aşağı gördüklerini, hareket etmekte zorlandıklarını, hatta tavandaki ışıkları yerde görüp üzerlerinden atlamaya çalıştıklarını bildirdiler.
Ancak yaklaşık beşinci günden itibaren performansları belirgin şekilde iyileşmeye başladı. Başlangıçta baş aşağı görünen şeyler artık normal görünüyordu ve bu durum zamanla daha da düzeldi.
Başka bir deyişle, baş aşağı dünyaya sürekli maruz kaldıkça beyin, değişen girdiye adapte oldu.
Daha güncel çalışmalar, görsel girdideki değişikliklere adaptasyon yeteneğimizde hangi beyin bölgelerinin rol oynadığını ve adaptasyon yeteneğimizin sınırlarının ne olabileceğini belirlemeye başlamıştır.