Onlarca yıldır süren arayışın ardından, halüsinojen madde LSD'nin sentezinde kullanılan bir bileşiği üretebilen gizemli bir mantar türü, kahkaha çiçeği bitkisinin üzerinde nihayet keşfedildi.
Yaklaşık yüz yıl önce, LSD'yi sentezleyen ve ergot alkaloidlerinden elde eden öncü bilim insanlarından biri, kahkaha çiçeği gibi bitkilerin ergot üreten mantar ailesine ait türleri barındırabileceği hipotezini ortaya atmıştı. Bu hipotez, bu organizmaların biyolojisi ve kimyası hakkındaki anlayışımızı genişletme isteğinden doğuyordu.
Özellikle Meksika'da yaygın olarak yetiştirilen bir tür kahkaha çiçeğinin (Ipomoea tricolor), biyokimyasal verilerle böyle bir mantarı barındırdığına dair ipuçları bulunmasına rağmen, bu simbiyotik türün kendisi hiçbir zaman doğrudan tespit edilememişti.
Ta ki, bitkilerin kök sistemleri aracılığıyla bu mantarın ergot alkaloidlerini nasıl ilettiğini araştıran bir çevre mikrobiyoloğu, Ipomoea tricolor tohumlarının dış katmanında belirgin bir bulanıklık fark edene kadar.
Daha önce incelenen 200 kahkaha çiçeği türünün dörtte birinde, bu mantar simbiyozunun bir yan ürünü olan psikedelik bileşikler zaten tespit edilmişti. Biyologlar, bu özel bitkide mantarın olduğuna dair tüm kanıtlara sahipti, mantarın kendisi hariç.
Araştırmayı yürüten bilim insanlarından biri, yıllardır aranan bu mantarı doğru yerde, tohum zarında fark ettiğini belirtti. Tohum zarındaki küçük bulanıklığın aradıkları mantar olduğunu söyledi.
Mikroskopik ve genetik analizlerin ardından, bilim insanları bu mantarın bilim için yeni bir tür olduğu sonucuna vardı ve ona Periglandula clandestina adını verdi.
Mantardan elde edilen biyokimyasal veriler, yüksek miktarda alkaloid üretebildiğini gösteriyor. Genetik çalışmalar ise bu mantarın evrimi hakkında yeni bilgiler sunabilir ve hatta farmasötik üretim için sırlarını açığa çıkarmaya yardımcı olabilir.
Bilim insanları, kahkaha çiçeklerinin de benzer liserjik asit türevlerini yüksek konsantrasyonlarda içerdiğini ve bunların psikedelik aktivitelerine katkıda bulunduğunu belirtiyor. Pek çok maddenin zehirli olabileceğini ancak doğru dozda uygulandığında veya modifiye edildiğinde faydalı farmasötiklere dönüşebileceğini vurguluyorlar. Bu tür maddeleri inceleyerek yan etkileri aşmanın yollarını bulabileceğimizi ekliyorlar. Bu konuların tıp ve tarım için önemli olduğunu ifade ediyorlar.