ABD'de yapılan geniş çaplı bir araştırmanın sonuçları, 40 yaş altı yetişkinlerde hafıza, karar verme ve konsantrasyon gibi bilişsel yeteneklerde endişe verici bir artış olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, genel olarak bilişsel yetersizlik olarak adlandırılıyor.
Araştırmacılar, 10 yıllık bir süreçte 4.5 milyondan fazla kişinin anket verilerini analiz ederek, özellikle 18-39 yaş arasındaki genç yetişkinlerde bilişsel yetersizliğin en belirgin artışı gösterdiğini tespit etti.
Genel olarak ABD'deki yetişkinlerin %5.3'ünden %7.4'üne yükselen bilişsel zorluklar bildirenlerin oranı, aynı dönemde 40 yaş altı bireylerde neredeyse iki katına çıkarak %5.1'den %9.7'ye ulaştı. Raporda, depresyon bildiren kişiler bu istatistiklerin dışında tutuldu.
Uzmanlar, hafıza ve düşünme ile ilgili zorlukların ABD'deki yetişkinler tarafından bildirilen önde gelen sağlık sorunlarından biri haline geldiğini belirtiyor.
Bilişsel yetersizlik bildirimlerindeki artış, yaşlı vatandaşlar haricindeki çoğu yaş grubunda gözlemlendi. 70 yaş ve üzeri bireylerde ise oranların hafifçe azaldığı, 2013'teki %7.3'ten 2023'te %6.6'ya düştüğü görüldü.
Araştırmacılar, bu zorlukların özellikle genç yetişkinler arasında daha yaygın hale geldiğini ve sosyal ve yapısal faktörlerin önemli bir rol oynayabileceğini vurguluyor.
Bu faktörler arasında sosyoekonomik durum da yer alıyor. Yıllık geliri 35.000 ABD Doları'nın altında olan ve daha düşük eğitim seviyesine sahip gruplarda, bilişsel yetersizlikteki artış genel eğilimden daha yüksek bulundu. Amerikan Yerlisi ve Alaska Yerlisi yetişkinler, tüm ırksal ve etnik gruplarda yaygınlık artsa da, en yüksek bilişsel yetersizlik oranlarını bildirdi.
Bu bulgular, yapısal dezavantajlarla karşı karşıya olan kişiler arasında hafıza ve düşünme sorunlarındaki en dik artışların görüldüğünü düşündürüyor.
Güncel verilere göre, bilişsel yetersizlik ABD'deki yetişkinlerin %13.9'unu etkileyerek bu anketlerde en sık bildirilen engellilik türü olma özelliğini taşıyor.
Yapılan yeni çalışma, kesin nedenleri belirlemese de, zihinlerimizin sağlığının genel olarak eskisi kadar iyi olmadığını gösteren artan kanıtlar mevcut.
Araştırmacılar, insanların ruh sağlığı sorunlarını daha açık bir şekilde dile getirme isteğindeki artışın veya koronavirüs pandemisinin kalıcı etkilerinin bu yükselişi kısmen açıklayabileceğini düşünüyor. Ancak, birden fazla faktörün bir araya gelmesi kuvvetle muhtemel.
Özellikle gençlerde ruh sağlığı konusunda artan bir açıklık olabilir. Araştırmacılar ayrıca, genç yetişkinler arasındaki iş güvencesizliğindeki artışın ve dijital araçlara daha fazla bağımlılığın da katkıda bulunabileceğini öne sürüyor.
Bu araştırmanın bazı sınırlılıkları bulunuyor. En önemlisi, bilişsel sorunların klinik olarak değerlendirilmesi yerine telefon yoluyla kişilerin kendi beyanlarına göre bildirilmiş olması. Ancak spesifik teşhisler olmasa bile, elde edilen sayılar halk sağlığı endişesine işaret etmek için yeterli.
Uzmanlar, bu eğilimi tetikleyebilecek altta yatan sosyal ve ekonomik faktörleri daha iyi anlamak ve ele almak gerektiğini belirtiyor. Özellikle genç yetişkinlerde görülen büyük oran artışının arkasındaki nedenleri anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğu, bunun sağlık, iş gücü verimliliği ve sağlık sistemleri açısından uzun vadeli sonuçları olabileceği ifade ediliyor.
Araştırma, Neurology dergisinde yayımlandı.
