Bilim insanları, Evren'in derinliklerinde, yaklaşık 700 milyon ışık yılı uzaklıkta yer alan devasa iki galaksi arasında yaşanan kozmik bir çekişmeyi gözler önüne serdi. Bu gözlemler, bir galaksiden diğerine çekilen zayıf bir yıldız akışını ilk kez bu kadar yakından görüntüleme fırsatı sundu.
Abell 3667 galaksi kümesinde yapılan bu gözlemler, iki dev galaksiyi birbirine bağlayan, bir milyon ışık yılı uzunluğunda uzanan zayıf bir yıldız köprüsü ortaya çıkardı. Gökbilimciler, bu kümenin yaklaşık bir milyar yıl önce iki küçük kümenin birleşmesiyle oluştuğunu ve her birinin kendi merkezinde baskın bir galaksiye sahip olduğunu belirtiyor. Bu dev galaksiler ve onlara eşlik eden daha küçük galaksiler birleşmeye devam ederken, aralarındaki bu yıldız köprüsü, kümeleşmenin geçmişine ve etki eden güçlü kütleçekimsel kuvvetlere dair nadir ipuçları sunuyor.
Gözlemleri detaylandıran yeni bir makalenin başyazarlarından biri, bu ölçekte ve büyüklükte bir yapının yerel bir galaksi kümesinde ilk kez bulunduğunu ve bu kadar zayıf bir özelliği görüntüleyebilmenin büyük bir sürpriz olduğunu belirtti.
Bu köprü, galaksiler arası ışık (ICL) olarak adlandırılan, yoğun kütleçekimsel kuvvetler tarafından ana galaksilerinden koparılan yıldızlardan yayılan dağınık bir ışıktan oluşuyor. Araştırmacılar, bu soluk köprüyü, Şili'deki Cerro Tololo İnter-Amerikan Gözlemevi'nde bulunan Karanlık Enerji Kamerası ile yıllar boyunca yapılan 28 saatlik gözlemleri birleştirerek tespit edebildi. Araştırmacılar, Abell 3667'nin yıllar içinde birçok kişi tarafından görüntülenmesinin ve bu verilerin bir araya getirilmesinin şans eseri gerçekleştiğini ifade etti.
Köprünün üst kısmında disk şeklinde bir merceksi galaksi olan IC 4965 ve küme içine düşmeye devam eden küçük bir galaksi grubu yer alıyor. Alt kısmında ise, bir yandan sarkan gaz kuyrukları nedeniyle 'denizanası galaksisi' olarak adlandırılan JO171 bulunuyor. Abell 3667 ile birleşirken gazı çekilen JO171'in, halka şeklindeki yapısının bir bölümünde yıldız oluşumunu durdurduğu belirtiliyor.
Bu ışık köprüsü, sadece görsel bir şölen sunmakla kalmıyor, aynı zamanda evrenin kütlesinin yaklaşık %80'ini oluşturan görünmez madde olan karanlık maddeyi incelemek için değerli bir araç görevi görüyor. Gökbilimciler, galaksiler arası ışığın karanlık maddeyle aynı yolları izleme eğiliminde olduğunu, bu sayede karanlık maddenin dağılımını dolaylı yoldan haritalamanın mümkün olacağını belirtiyor.
Çalışma, bu yıl sonu veya 2026 başında tam operasyonlara başlaması beklenen Vera C. Rubin Gözlemevi ile rutin hale gelmesi beklenen keşif türlerini de vurguluyor. Rubin'in Uzay ve Zaman Mirası Araştırması (LSST), dünyanın en büyük dijital kamerasını kullanarak 10 yıllık bir süre boyunca güney gökyüzünü daha önce görülmemiş ayrıntılarla haritalayacak ve Abell 3667 gibi galaksi kümelerini gün ışığına çıkaracak. Araştırmacılar, yaptıkları çalışmanın Rubin'in yapabileceklerinin sadece küçük bir parçası olduğunu ve bu teleskobun ICL çalışmalarını büyük ölçüde ilerleteceğini düşünüyor.
Bu araştırma, 5 Ağustos'ta The Astrophysical Journal'da yayınlanan bir makalede detaylandırılmıştır.